Kelimenin kendisi başta itici bir algı oluştursa da neticesinde başarılarla dolu birçok hikaye var: Cüret et.
Cüret etmek kelimesinin altında ‘haddin olmayana cesaret etme’ anlamı yatıyor. Haddin değil. Çünkü haddin, hududun akıl çerçevesinde olmasa da yazılı olmayan kurallarla belirlenmiştir. Ve sen o sınırları ihlal etmeye kalktığında, temsil ettiğin şey üzerinden taşlanman işten bile olmayacaktır.
Çünkü toplumun senden beklediği gibi davranmak zorundasındır. Aykırı olursan, buna cüret etmenin bedelini ödemektir nasibin.
Tam da bu sebeple bu etiket altında bence tüm kadınların söyleyecek bir sözü vardır. Çünkü cüret etmek beraberinde tecrit edilmeyi de getirebilir. İşin dönüp dolaşıp feminizme gelmemesi -çünkü feministliğin de kadınları cüret etmemesi gereken şeylere kalkışması olarak düşünülmesi- için uğraşıyoruz fakat cüret etmenin kadına has bir özellik haline geldiği hepimizce malum değil mi?
Toplum baskısını ( hemcinslerinden dahi) daha sıklıkla hisseden taraf kadın olduğu için ben de bugün cüret eden kadınlardan bahsedeceğim daha çok.
Yaratıcılığına fazlasıyla güvendiğim, dünyaya çocuk yetiştirme donanımıyla gelen “kadın”a karşı saygım da sevgim de muhabbetim de giderek artıyor. Konu cüret etmek olunca, evet erkeği yermeden, alçaltmaya çalışmadan ama illa ki kadına daha fazla yer vererek konuşmak düşüyor payımıza sanırım.
Ülkemiz şartlarında, kadınsanız başınızda dünya kadar sorumluluk vardır, yargılamalara fazlasıyla mecbur kalacağınızı bilirsiniz. Halbuki bugün birkaç kadın bir araya gelip güzel bir şeyler çıkardığında bunun gururunu uzaktan uzağa yaşayan hepimiz değil miyiz?
Sorunun temeli toplumca belirlenen ahlaki sınırların sadece kadınlar için var olduğunun kabul edilmesi. Ahlaksızlığı hangi taraf yaparsa yapsın çirkin fakat kadının ahlak bekçiliğini yapmaya kalkışan ne çok kaynak var değil mi ?
Birbirimizi her zaman kabul etmek veya sevmek zorunda değiliz. Ama hoşlanmadığımız bir şeye cüret edildiğinde onu olanca gücümüzle taşlamak da bizi daha iyi bir insan yapmıyor.
Dijital Topuklar’ın tüm zirvelerini izlediğimde, her alanda gerçekten işe yarar bir şeyler yapmaya çalışan, üretmeden duramayan kadınları gördükçe benim hissettiğim şey sadece gurur oluyor. Kadın, cüret etmeyegörsün, ne zaferler ne güzellikler doğuruyor!
Elini attığı şeyi güzelleştiren de kadın. Cüret edemediği her gün, kendi ekseninde dahi olsa dönmeden duramayan, üreten kadın. Hele bir de güneşin etrafında dönmeye cüret ederse, mevsimleri değiştiren kadın!
Son yıllarda sahada daha fazla rastlamakla birlikte ne kadar güçlü olduğunu dünyaya gösteren kadın. Duyduğum her girişimci, anne, üretici kadın hikayelerini dinledikçe benim bir kadın olarak ümidim artıyor. Cüret etmeye devam ettikçe dünyayı daha yaşanılır bir yer haline getirebilecek kudrete sahip olması ise, kadını hak ettiği makama yüceltmeye yetiyor.
Hak ettiği makama ancak cüret ederek gelebilecek olması ise kadınlığın makus talihinin mücadele olduğu gerçeğini acı ama yeniden gösteriyor.
Bir ağaç gibi çeşit çeşit, tatlı tatlı meyve veren. Doğurmak kudreti bağışlanan, her sorumluluğun altından kalkan… hele ki sınırları zorlarsa, yaratıcılığı karşısında hiçbir şey duramayan kadın.
Bazen öyle hikayelere denk geliyorum ki, tek bir kadın; işte, evde rolleri farklı, fakat bakıyorum hepsinin hakkından gelmiş, başarılı bir özgeçmiş, özenli yetiştirilmiş çocuklar, yolunda giden bir evlilik, güçlü aile ilişkileri, bir arada yürütülen birçok sorumluluk… gıpta etmeden geçemiyorum fakat evet, hepsini birden yapınca gerçek bir başarı öyküsü oluyor ama aslında baktığımızda, her kadın kendi başarı öyküsünü yazıyor.
Kimisi girişimciliğe cüret ediyor, kimi üçüncü çocuğu düşünmeye cüret ediyor, kimi yeni bir işe başlamaya, kimi mevcut işini bırakmaya, kimi kitap yazmaya, kimi kendisiyle barışmaya… kimi yeniden başlamaya, kimi yıllardır kapatamadığı sayfaları bir bir kapatmaya, kimi ilk kez yurt dışına çıkmaya, kimi çocuklarına yeni hikayeler yaratmaya…
Kimi doğum koçu, kimi ev hanımı… kimi sosyal medya gurusu, kimi YouTube fenomeni, kimi yazar, kimi komedyen, kimi sessiz kahraman…
Hepsi bu dünyayı daha yaşanılır, daha renkli, daha zengin kılan, elleri öpülesi insanlar. Bu bir feminizm söylemi değil, çünkü feminizm böyle bir şey değil, fakat ben tüm cüret eden kadınları kucaklıyor; kadını, kadınlığı çok seviyorum.
Cüret eden tüm kadınlara sevgilerimle.
♦