Ana SayfaDİŞİTAL SESLERKulüp Dizisinin Uyandırdıkları Üzerine

Kulüp Dizisinin Uyandırdıkları Üzerine

Netflix’teki Kulüp dizisinin Türkiye Yahudileri ile ilgili olduğunu öğrenince “eyvah” dedim bir içimden. Şimdi yine bir sürü antisemitist söylem türeyecek. Mahcup oldum potansiyel nefret söyleminden, daha doğmadan. Hani böyle annen, baban veya kardeşin olmadık bir şey söyler birine, utandırır seni… Onun gibi biraz. Senin bir kusurun yoktur belki ama mensup olduğun ailenin ayıbı senin de ayıbın oluverir.

Liseye başlayana kadar Türkiyeli Ermeni ve Yahudi cemaatine tanış olmamıştım. İsimlerin “farklı”lılığıyla 13 yaşında tanıştım ilk. Kulüp dizisinin ilk bölümünde Tasula’yı izlerken onun da Yahudi olduğunu sandım. Sonradan Nesi Altaras’ın twitlerinde “Türkler o kadar uzaklaşmıştır ki isimlerinden Yahudileri, Rumları, Ermenileri ayırt edemezler dahi” cümlesini okudum. Bana diyordu sanki. Düşündüm, Türk-Müslüman ismine sahip olmayan arkadaşlarım arasında hiç Rum yoktu. İsimlerden ayırt edebilmek için tanış olmak gerek.

Bu ülkede ayrıcalık meselesi hep yanlış anlaşıldı. Kimlik politikası hep tek boyutlu değerlendirildi. Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık konuşurken hep diyorum ki “Angela Merkel de cinsiyete dayalı ayrımcılığa uğruyor, Kate Middleton da.” Elbet sınıfsal olarak çok ayrıcalıklılar. Ama bu cinsiyete dayalı ayrımcılığa uğramalarına engel teşkil etmiyor.
Ülkenin ticaret yapmayı bilen, kentli, eğitimli, meziyetli kimseleri Müslüman Türkler değil. 1950’lerde hele hiç değil. Bu durumun yarattığı varlığa yönelik (ki tüm Yahudilerin varlıklı olduğunu varsaymak da ayrı bir körlük) bir öfke var adeta. Bir haset. Zaten başka türlü 6-7 Eylül ve diğer pogromlar nasıl yaşanacaktı ki?

Ben mahcup hissediyorum. Tüm bu yaşananlardan ötürü mahcup hissediyorum. İzlediğim dizilerde, okuduğum kitaplarda kendimi ve ailemi konumlandırdığım yer üç nesildir yabancı dil konuşulup piyano çalınan konaklar değil çünkü. Varlık Vergisi zamanının muhbirleri, 6-7 Eylül vahşetinin failleri Anadolu’nun çiftçi köylü halkı. Ödüm kopuyor ya benim atalarım da dahil olmuşsa diye.

Kolektif hafıza dediğimiz şey bunlar işte. Ortak acı dediğimiz bu. Bunun bir de yüzleşme kısmı var. Orayı ne kadar geciktirirsek o kadar zor. Evet Müslüman Türkler de çeşitli zamanlarda çeşitli şekillerde zulüm gördü, acı çekti. Hala görüyor, çekiyor. Ama bu acı yarıştırma hali işte. Yüzleşmeden kaçma hali. Benim durduğum yerden bir geçerliliği yok. Onun muhasebesi onun özneleriyle verilsin.

Ben yüzleşmeyi kendimden başlatmak istiyorum. Mahcubum. Haset etmiyorum ama gıpta ediyorum nesillerdir aydın olan o ailelere. Kitaplarda, filmlerde tam da bu yüzden daha da kızgın tepki veriyorum o işgüzar köylü kurnazlarına.

Ben bu şehrin, bu ülkenin bunca soldurulmuş olmasına çok üzgünüm. Dilerim çevremde oluşturduğum yaşam çemberimde komşusunu polise/askere vermemek için evinde saklayanlar yer alıyordur. Umarım mazlumun tarafında olmamak için bahane üretenleri dışarıda bırakan bir merkezim vardır.

Alt tarafı bir dizi değil. Çünkü zaten salt kurgu değil. Kıymetli bir yüzleşme fırsatı.

Olgunlaşmamış, ilkel kalmış “Ben yaptım ama falanca da başka şey yaptı” savunmasından öteye geçebildiğimiz bir gelecek umut ediyorum.

Biliyorum ki mümkün. Kötüler hep olacak. Kötülüğün sıradanlığına kapılmaya direnelim yeter.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Must Read