Ülkemizde çalışan kadınların oranı, kadın nüfusunun neredeyse yüzde 30’una denk geliyor. İş hayatında kadın olmanın sorumluluklarına bir de anne olmak eklenince, hamilelik sonrası süreçte iş hayatında neler hissediyoruz? Peki ya iş ve özel yaşam dengesini kurabiliyor muyuz?
Uzun çalışma saatleri, çocukların gelişiminin en önemli dönemine yeterince tanıklık edememek, maaşların yarısı ile tutulan bakıcılar, bakıcıların sürekli değişmesi, iş yerinde sürekli cep telefonundan kamera ile evi izlemek vb. birçok neden ile sıralayabileceğimiz sebeplerden ötürü kadınlar “annelik” ve “çalışan insan” olmak arasında ikilemde kalıyorlar. Bu durumda ise, “mükemmel annelik” “mükemmel iş insanı” ve “mükemmel eş” rollerinden birinden fedakarlık etmek durumunda kalıyorlar. Bir noktada sistem bizi bu hale getiriyor diyoruz ama yapılan araştırmalara göre durum biraz daha farklı.
KAGİDER (Kadın Girişimcileri Derneği) ile Danone iş birliğinde Ipsos tarafından 2017 yılında yapılan “İyi ki Annem Çalışıyor” araştırmasının sonuçları ise, mutlu bir çocuk yetiştirmek için annelerin iş hayatından vazgeçmesine gerek olmadığını gözler önüne seriyor. Araştırmaya katılan, anne olduktan sonra işi bırakmış kadınların yüzde 51’i “Çalışmasam da çocuğuma istediğim gibi zaman ayıramıyorum” diyor. “İşi bıraktıktan sonra sosyal çevrem çok azaldı” diyen kadınların oranı ise yüzde 58. Çalışmadığı için çocuğunun bakım masraflarını daha zor karşıladığını belirten kadınların oranı yüzde 47. Maaşı bakıcıya ya da kreşe yapacağı ödemeye yetersiz geldiği için işten ayrılan kadınların oranı da yüzde 40.
Araştırmaya göre çalışan bir anneye sahip olan çocukların kazanımlarından bazıları şu şekilde;
- Çalışan anneler çocuğun bireyselleşme sürecini olumlu yönde etkiler,
- Çalışan annelerin çocukları, sosyalleşme konusunda daha girişken bir tutuma sahiptirler,
- Akademik başarıları daha yüksektir. Kariyer sahibi olma, geleceğe yönelik hedef belirleme ve uygulamada daha hevesli olurlar,
- Öz bakım becerileri daha iyi gelişmiştir,
- Annesi çalışan kız ve erkek çocuklar pozitif cinsiyet algısına sahiptirler,
- Annelerin çalışmasıyla gurur duyarlar ve onu kendilerine model olarak alırlar.
Tüm bu sonuçlara karşın, ülkemiz kadın istihdamında ve cinsiyet eşitliğinde hala dünyanın oldukça gerisinde. Yazımın başında da belirttiğim gibi, Türkiye İstatistik Kurumu’nun Mart 2017 araştırmasına göre ise Türkiye’de kadın istihdamı yüzde 30 bantlarında. Bu rakam Avrupa ülkelerinde yaklaşık yüzde 60 oranında seyrediyor.
Hal böyle iken, devletin de çalışan kadın istihdamının artması için yaptığı birden fazla çalışma ve ödenek mevcut. Çalışan bir anne olarak iş hayatındaki haklarımızı da araştırarak takip etmek oldukça önemli. Örneğin, çocuğu okula başlayana kadar çalışan anneler, yarım gün çalışma hakkından yararlanabiliyor. Anneler yasal doğum izinleri bittikten sonra ilk çocuk için 2 ay (60 gün) ikinci çocuk için 4 ay (120 gün) 3 veya daha fazla çocuk için 6 ay (180 gün) yarım gün çalışabiliyor ve tam maaş alıyor. Benzer şekilde, 2019 yılında asgari ücretteki artışla birlikte yeni annelerin devletten alacağı paralar da artış gösterdi. Süt ve Emzirme ödeneği, kreş yardımı ve benzeri birçok destekten söz etmek de mümkün.
Diğer taraftan, iş hayatına türlü sebeplerden ara vermiş olan kadınları tekrar istihdam piyasasına kazandırmak amacıyla kurulan platformlar ve dernekler de umut verici. Birbirinden farklı ve birçoğu ücretsiz olan eğitim ve atölyelerle kadın girişimciliğinin de desteklendiği bu gibi oluşumları araştırmak, iş hayatına geri dönebilmek için motivasyonumuzu artırmak amacıyla oldukça faydalı.
İncelemeniz için birkaç tanesini buraya ekliyorum,
http://www.kagider.org/ (Kadın Girişimcileri Derneği)
http://bizbizze.com/ (Kadınlar için Fikir Destek Derneği)
Sevgili Betül Mardin’in de söylediği gibi, engelleri avantaja çevirmek biraz da bizim elimizde, ne olursa olsun engelleri aşarak, hedefinize ulaşabilmeniz ümidiyle.
♦