Ana SayfaDİŞİTAL SESLEROrada ne işi varmış?

Orada ne işi varmış?

Üniversitenin ilk yılında, şehir dışında okuyan arkadaşlarımın yanındayım. Ankara’nın en ünlü gece kulübünden dönüyoruz, saat sabaha karşı bilmem kaç. Arabayı kullanan arkadaşımızın henüz ehliyeti bile yok, üstelik alkollü. Bir anda, 6 arkadaş doluştuğumuz arabanın içinde, kendi kendime  soruyorum: “Benim burada ne işim var?”

Hayatım boyunca ailemin ve öğretmenlerimin beklentilerini önemsedim. Bir sınavdan düşük not aldığımda kendime dert ettim. Veli toplantılarında övüldüm, bununla övündüm. Üniversite tercih döneminde özellikle ailemin yanında kalmayı seçtim. Çok az şeye karşı geldim. Elbette sahip olduğum koşullar konusunda çoğu genç kızdan şanslıydım; ama ben de seve isteye yola geldim.

Üniversiteden sonra da hayatım yine, eş dost akraba çevresinden kimseyi rahatsız etmeyecek bir çizgide ilerledi. Erkenden evlendim, hem de ilk sevgilimle. Çocuğum oldu, yine erken denilebilecek bir yaşta. Şimdi sorsalar, ya işte ya da evdeyim. Bir yere çıkarsam da ya oğlum ya da eşim bana eşlik ediyor. Nasıl diyeyim, hakkımda konuşan taş olur hani, o derece.

Okuyanların burun kıvıracağı bir hikaye paylaşıyorum işte. İçinde unutulamayan sevgililer, bir bavulla değişen şehirler, batıp çıkmalar, yeniden doğmalar yok. Olsaydı, belki daha da güzel bir hikaye olurdu, belki bundan mahrumum. Buna rağmen; ben ve arkadaşlarım o gece, o kulüp dönüşünde yapılan hız denemeleri sırasında ölebilirdik. Cahildik, bir kere çemberimizden dışarı çıkmamız yeterliydi. O gece bizi harekete geçiren, dış dünyaya duyduğumuz meraktı. Kendi adıma, yola çıkarken nasıl döneceğimi düşünmedim bile. Gecenin bir vakti jetonum nihayet düştüğünde ise, arka koltukta oturan edilgen bir varlıktım. Düşünüyorum da; hepimiz çocukluk arkadaşıydık, hepimiz İzmirliydik, herhalde birlikte gömülürdük. Oysa sıkı durun, şimdi birbirimizle görüşmüyoruz bile!

Çiçek gibi bedenleri henüz soğumadan haklarında “Orada ne işi varmış?” diye konuşulmaya başlanan kız kardeşlerim için yazmak istedim bunu. Henüz başlamamış bir hayatın yitip gitmesi karşısında, tek yorumu kötülük kusmak olanlara bir açıklama borcumuz yok elbet. Yine de kendimi suçlu hissediyorum konuşmadıkça.

Eğer yaşıyorsan; bir yere yolun düşebilir birçok nedenle. Sadece genç olmak, sadece fazla iyimser olmak, sadece aşık olmak, bir yerin yabancısı olmak, kibarlıktan ya da korkudan hayır diyememek birer nedendir. Her zaman arkadaş kurbanı olmak da değil mesele; o an olmak istediğin yerde olursun işte, hepsi bu. Denersin. Eğer yaşıyorsan; yani sadece televizyon karşısında oturup başkalarının hayatını yorumlamıyorsan deneyip yanılarak öğrenirsin.  Sonra hayat sana bir şans daha verir, aynı hatayı tekrarlamayarak kendine olan borcunu ödersin.

Bir kadın için biraz daha yaşamak demek; annesiyle aynı döngüde buluşmak anlamına da geliyor aynı zamanda. Yeter ki fırsatın olsun; anne gibi korumacı da olursun, zamanında koşarak gittiğin buluşmalara çomak da sokarsın, hepsi olur. Kendi gençliğine şefkatle yaklaşır, uzanıp kendini yanaklarından da öpersin. Yeter ki yaşam hakkını elinden almasınlar.

Necip Fazıl bir şiirinde, hayatının ilk otuz yılı boyunca gökyüzünden habersiz uçurtma uçurduğundan bahsediyor. Düşünün bir; kağıda döktüğü hisleriyle bir nesle “üstat” olmuş bu adam, kendi gerçeğiyle otuz yaşında tanışıyor.

“Orada ne işi varmış?” dünyanın en acımasız cümlesi gibi geliyor şu sıralar bana. Bir insanın ilk yorumu nasıl bu olabilir meseleye? Hele bir kadının…

Muhafazakarlık; bu ayıbı örtecek bir kılıf değil. Asla. Sonsuz bir rahmeti arkanıza alıp; bununla zulmedemezsiniz. Ne genç ölülere, ne de ailelerine.

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Must Read