Her gün aklında binlerce fikirle uyanıyorsun, gerçekleştirmek istediklerini düşünüyorsun, hırslarını, kendini geliştirmek istediğin alanları, sana iyi gelecek hobileri, ya da bomboş kendine ait bir zaman yaratmayı ve bir kahve eşliğinde bir kitap okumayı… Belki de yazıyorsun, sıralıyorsun bunları, bugün başlayacağım diyorsun, bugün kendime yarım saat ayıracağım, bugün 10 sayfa da olsa kitap okuyacağım… 100. maille 101. mail arasında mı vazgeçiyorsun araba kullanmayı öğrenmekten, İngilizceni geliştirmekten ya da meditasyona başlamaktan? Yoksa kızınla oyun oynarken ve onu artık yatmaya ikna etmeye çalışırken mi?
Çok yoruluyoruz. Biz kadınlar evimizde iş bölümü olsun ya da olmasın, o koca “rulo havlu bitince tak” görevini bile senin uyarını bekleyerek yapıyorsa eğer, çok yoruluyoruz… Sonra dönüp bir ukala, “kendine koyduğun engelleri ne zaman yıkacaksın?” diyor, “Engelleri ben koysam ne olur, engel ben olmuşum” demiyor musun içinden? Bu yorgunluk, sadece vücut değil beyin yorgunluğu, bizleri çok yıpratıyor. Evinde yardımcısı olsun ya da olmasın, “aman onun beyi çok yardımcıdır” ön adlı bir kocası olsun ya da olmasın tanıdığım bütün kadınlar yorgun, ben de dahil.
Bi süre sonra koyveriyorsun. Koyveriyorsun da, kendini mi, ev işlerini mi, ilişkini mi, kariyerini mi, arkadaşlarını mı, çocuğunu mu? İşte bu kısmı beni ilgilendiriyor. Bak arka arkaya yazınca görüyorsun sen de, bunların içinde en önemsizi biten rulo havlu ya da biriken ütüler.. Benim taktiğim; listeni yap, altta kalan en önemsizleri at! Steve Jobs’tan öğrendim, o da böyle yaparmış, on hedefin varsa onunu da gerçekleştiremezsin, bunları önce bir önem sırasına göre diz, ardından son beş sıradakileri at ve kalanları planla, dermiş. Bizim ev hep batık anlayacağın! Öyle ya da böyle çözüm koyvermemekte bence ya da işte dediğim gibi neyi koyvereceğimizi seçmekte. Kendine çok yükleniyorsun. Her şeyi aynı anda yapamazsın elbet, yardım al, iş bölümü yap, satın alabileceğin hizmetleri satın al, sen yeter ki ne yapmak istiyorsan onu yap. Çocuklar Duymasın’daki Meltem’in yılın annesi seçildiğini hatırlıyorsundur, bir dizi karakteri yılın annesi seçiliyor. Verilmiş en manidar ödül bu ülkede, mükemmel diye bir şeyin olmadığını daha iyi nasıl anlatabilirlerdi bize? Yılın annesi diye bir kategori olması bambaşka bir yazı konusu, o kısmı görmezden gelin!
Ve evet, başlıktaki soruya dönecek olursak, o ukala haklı. Kendine koyduğun engelleri ne zaman yıkacaksın? Engelleri kendine sen koyuyorsun, her şeyi yapmak, aynı anda yapmak, en mükemmel şekilde yapmak istiyorsun. Yapamayacağını düşününce de vazgeçiyorsun. Tabii ki yapamayacaksın. Yeteneksiz olduğun için mi? Hayır, insan olduğun için! E tabii, bir de artık sosyal medya sayesinde, senin dışındaki herkesi mükemmel zannediyorsun. Dün doğuran bugün 20 kilo veriyor, çocuk 30 yaşına gelene kadar emziriyor, aynı anda makyajını yapıyor, aynı anda “en stylish look”ları giyiyor, hemen de işinin başına dönüyor, sen göbeğin taytından çıkmış havuç rendelerken, öteki kameraların önünde #ballılokumu #annesininbirtanesi #uğurböceği ile pozlarda. Geçiniz bunları artık, mükemmellik devri kapandı, yaşasın insan olmak!
Sözün özü sana diyeceğim şudur ki, kendine koyduğun engelleri ne zaman yıkacaksın? Rallici olmayacaksan o arabayı kullanabilirsin elbet, hatta belki rallici de olabilirsin. İngiliz olmayı kafaya takmadıysan, herkes kadar İngilizce sen de konuşabilirsin, nefes alabiliyorsan sen de meditasyon yapabilirsin. Sadece başla, sadece adım at. Korkma, engeller koyma! Koy hayallerini, koy hedeflerini, koy sorumluluklarını önüne. Sırala, azalt, seç ve başla!
♦