“Feminizm: 18. yüzyılda Fransa’da filozoflar ve kadın yazarlarca ortaya atılan ve savunulan, daha sonraki yüzyıllarda her toplumda yandaş bulan, kadının siyasal ve toplumsal haklar bakımından erkekle eşit olması gerektiğini öne süren ve bunu gerçekleştirmeye çalışan akım.”
Yüzyıllardır anlatılmaya çalışılan, kabul görmesi için her gün çeşitli platformlarda tartışılan… ama özünde anlaşılması ne kadar basit aslında!
Toplum içerisinde her alanda, her seferinde geri planda bırakılmaya çalışıldık kadınlar olarak. Görmek, bakmak kelimelerini lugatlarından çıkardılar kafalarını bizden yana döndüklerinde. Oysaki at gözlüklerini çıkarmayı bir deneselerdi; ne arkalarında ne de önlerinde tutmak yerine, tam da yanlarında yürümemizi sağlarlardı. Çalışamadığımız hangi alan vardı ki ya da üretemediğimiz? Direksiyonu en neşeli şarkları söyleyerek çeviren de bizlerdik; tornavidayı nasırlı elleriyle kavrayan da. Kilolarca yükleri sırtımızda taşıyan da bizlerdik; imalathanelerde uykusuz çalışanlar da.
Feminizmi desteklerken dile getirdiğimiz sadece eşitlik. Ne eksiği ne fazlası! Kadın olmanın getirdiği cinsiyet ayrımcılığından sıyrılıp; cinsiyetin aslında sadece bedensel bir özellik olmasının kabulünü anlatmaya çalışır olduk. İnsanlığa ait hak ve özgürlük kapsamında ne varsa; birlikte tutmak istedik avuçlarımızda. Yan yana konuşmak istedik tüm konuları açıklığıyla. Yan yana çalışmak istedik iş, güç ayrımı yapılmadan. Yan yana durmak istedik tüm haksızlıklara, savaşlara. Ama her seferinde karşımıza çıkan duvarlara çarpar olduk. Kafamızı yara yara, ellerimizi kanata kanata yürür olduk eşitliği savunan yolda.
‘Kaçıncı yüzyılda, kaçıncı çağdayız’ cümlelerinin anlamı yok artık. Geçmişten günümüze neyse o savunduğumuz!
Kadın olarak susturulmak yerine, dinlenilmek istiyoruz!
Kadın olarak aşağılanmak yerine, haklarımıza değer verilmesini istiyoruz!
Kadın olarak geri planda tutulmak yerine, tam da durduğumuz yerde görülmek istiyoruz!
Kadın olarak ayrımcılığa uğramak yerine, insan olarak yaşamak istiyoruz!
Kadın olarak, “dünyaya neden geldik” sorusunun cevabını bulmak yerine; yan yana yürüdüğümüzde dünyayı ne denli yaşanılabilir kıldığımızın görülmesini istiyoruz!
Güzel günler göreceğiz; gökkuşağından renklerin eşit döküldüğü güneşli günler..
♦