Ana SayfaFEMİNİZM‘Beni kategorize etme, benle oynama’

‘Beni kategorize etme, benle oynama’

Nil Karaibrahimgil’in Hürriyet’teki 07 Ocak tarihli ‘Kadının sözü kaç gram, erkeğinki kaç?’ yazısını okumuşsunuzdur belki: ‘Bazen evde “anne” diye ağlayan çocuğumuzu kamerada görmemiş gibi davranır toplantıya gireriz. Sonra da, ancak o uyuyunca eve varır, rüyasından öperiz’ diye başlayan yazının özellikle şu paragrafı var ki Instagram’da onlarca sosyal medya hesabında alıntılandığını gördüm:

‘Halbuki kadınlığın yumuşaklığında büyük güçler gizli. Bizim gür sesimizde masallar var. Eteklerimizde hayatı döndürüyoruz. Ellerimiz, göğsümüz bir insanı büyütebilir. Uyutabilir. Bunları kaybetmeden, bunlarla beraber gelsek işe. Bu pamukluk içinde. Şu meşhur pamuk mu ağır, demir mi problemi olmasa. Bağırmadan da dinlense sesimiz, pantolonsuz da koşabildiğimiz görülse. Erkekleşmeden başarsak şu işi. Üç beş top var döndürdüğümüz ellerimizde, bir de cambaz ipine çıkmaya zorlamasa bizi.’

Mevzunun canımı aşırı sıkan kısmına gelmeden önce hemen belirtmek isterim ki Nil Karaibrahimgil kadınların kendi seslerini bulmaları ve özgürlüklerine sahip çıkmaları konusunda çok faydalı işler yapmış, ‘Tek taşımı kendim aldım’ gibi adeta slogan olmuş bir cümleyi yazmış kadındır, her konuda kadınlardan yana olduğundan bir an bile şüphe etmem. Tedirgin olduğum ve can sıkan kısmı ise bazen artık neredeyse klişeleşmiş bazı cümlelerin bu kadar çok tekrarlanıp durmasının kadınlara iyilikten ziyade zarar veriyor gibi gelmesi, bunların başında da ‘kadın yumuşaklığı’ vurgusu var.

Neden kadınlara sürekli yumuşak olmak yakıştırılıyor ve böyle davranmayan bir kadın ‘erkekleşmek’ ile itham ediliyor mesela? Anaç olmayan kadın olamaz mı yeryüzünde ya da tam tersi doğurmadığı halde çok anaç olan erkekler olamaz mı? Olabilir, var. Evde anne diye ağlayan çocuğunu bırakıp işe gelmek zorunda olan sadece kadın mı mesela? Ya da biz bunu hep kadına yükledikçe o çocuğun bakımının da aslında temelde kadın meselesi olduğunu kabullenmiş olmuyor muyuz? Neden kabullenelim? ‘Ellerimiz, memelerimiz bir insan büyütebilir’ elbette ama bir insan büyütmeden de kadın olunur ya da kadın olmayanlar da insan büyütebilir, illa memelerinden süt çıkması gerekmez. Bunu her zaman kendi kendilerine akıl edemedikleri için (yazar burada erkeklerden bahsetmektedir tabii) durumun duygusallaştırılıp bu kadar kabullenilmesi yerine onlara sık sık hatırlatılmasında fayda var gibi geliyor bana. Sonucu bir anda tamamen değiştirmeyecektir ama denemeyi bırakmak da hiç olmaz.

Bir konuşma dinlemiştim seneler önce, büyük bir şirketin yüksek bir yetkilisi, sanırım genel müdürdü, ‘Biz şirkette kadınlarımızın erkek gibi değil, kadın gibi olmasını çok destekleriz’ demişti tüm iyi niyetiyle, bu cümlenin kadınları güçlendireceğinden çok emin. O zaman da bu yazıyı okuduğumdaki ile benzer bir tedirginlik yaşamıştım zira bazen bütün mesele erkeklerin kafasındaki o ‘kadın gibi’ tanımı yüzünden yaşanıyor. Kadın gibi olmaya destek vermekle ‘Bu bir bayana yakışıyor mu?’ cümlesini kurmanın arasındaki çizgi bazen düşündüğümüzden daha ince.

Kadınları tanımlamayı bıraksak, bir takım kalıplar içine sığdırmaktan vazgeçsek, ‘anaç, yumuşak, zarif, kibar’ gibi olumlu dahi olsa sıfatlar takmayı bıraksak nasıl olur acaba? Genelleyerek verilen her sıfat, öyle olmayana yük çünkü…

Eşit günler dilerim.

 

3 YORUMLAR

  1. biraz talihsiz bir ornek gercekten ama yine de kadinlarla ilgili konularda iyi niyetli oldugunu düsünüyorum . yine de icime sinmeyen kısımları da var aynı sekilde.

Zeynep G. için bir cevap yazın İptal

Please enter your comment!
Please enter your name here

Must Read