Ana SayfaDİŞİTAL SESLERNasıl çok eşli oldum?

Nasıl çok eşli oldum?

“Kadınlar için monogami, erkekler için olduğundan bile zor olabilir.”

Yatağın içinde işaret parmağımla sayfayı aşağı doğru kaydırırken bir anda beynimden vurulmuşa dönüyorum. Zaten özdeşlik kurabileceğim bir durumda olmasam muhtemelen sosyal medyada dünyanın her yerinden gelen o yoğun haber akışı içinde kaybolup gidecek.

İçerik özetle şöyle diyor: Toplumsal ön kabullerimiz gereği -hemen hemen dünyanın her yerinde- kadınların kendiliğinden tek eşliliğe yatkın olmaları, erkeklerinse pek seçici davranmaksızın buldukları her fırsatı değerlendirmeleri beklenir ancak, bu ön kabul sanıldığı kadar doğru olmayabilir.

Bu konuyla ilgili bir kitap da yazılmış. Kitabı okumadım, yazarla yapılan söyleşi bu linkte.

Kendi hikayeme gelirsek… 20’li yaşlarımı kesinlikle “piç” erkek olma hayaliyle yanıp tutuşan ve skor peşinde koşmakla övünen, biri fena halde beceriksiz diğeri acayip usta yalancı ve tabiatıyla narsist iki adam için heba ettim.

Şimdi geri dönüp baktığımda yaşadığım majör depresyonlar, büyük çaplı kilo alım-verimleri sonucunda vücudumda oluşan deformasyon, ailemle paramparça olan ve aslında sevgi filan sandığımız birçok esas“değer”i sıfırdan sorgulamama yol açan aile ilişkilerim, yaşadığım “şeylere” bağımlı olma ve kendi kendine yetememe hali, kendimi feminist sanmama rağmen “ilişkiye kendini adama” öğretilerini içimden söküp atamayışım, bu sırada yitip giden arkadaşlıklarım, zamanım, tekrar zamanım, uzayan okulum, gazetecilikten ay sonunu getirebilecek paralar kazanılamaması, ödenmeyen maaşlar nedeniyle yaşadığım beş parasızlık, duygusal ve fiziksel açıdan korkunç bir erkek-aile-vahşi kapitalist devlet istismarına uzunca bir süre maruz kaldıktan sonra “maymun gözünü açtı.” Kelimenin tam anlamıyla.

Bütün bu süreçlerde yaşadığım duygusal istismarın izleri bende saklı. Bütün o zorlukların üstesinden tek başına gelmek bugün beni ben yapan temel “şey” aslında. Her ne kadar zaman zaman bu kadar kalbimin kırılmasını hak etmediğimi düşünsem de, yaşadığım tüm deneyimler için minnettarım.

Şükürler olsun ki gazetecilik belasından kendimi kurtardım, şikayetlerim olsa da oldukça iyi kazandıran bir iş buldum, tekrardan kendime iyi arkadaşlar/dostlarla örülü bir çevre inşa ettim. Şehrin merkezi bir yerinde oturabildiğim, kafama estiği zaman -kafama çok sık esmiyor- yurtdışına çıkabildiğim bir hayat kurdum kendime sıfırdan, üzerimde mümkün olduğunca kimsenin tahakküm kurmasına izin vermeksizin. Tabii ki hâlâ hayata, vâroluşa ve kendi küçük dünyama dair bir sürü problemim var ama başa çıkma yollarım değişti ve değişmeye devam ediyor.

Ve yine şükürler olsun ki hayat bana hatalarımın bedelini çok acı bir şekilde ödetir ve dersler verirken, çabamı da karşılıksız bırakmadı, öğrenme azmimin ve çabamın meyvelerini de verdi. Biliyorum bu anlamda bayağı şanslıyım, hatta şanslı bir azınlıktanım.

Bu arada tabii ki hayatıma giren başka erkekler de oldu, o iki psikopat dışında. Çoğu konum itibarıyla artık bayağı klişeleşen ve bayatlayan kapı eşiğinde beklemeyi tercih eden tipler kategorisindelerdi. Öyle ya da böyle onlarla da nasıl baş edileceğini öğrendim. En azından oyunun kurallarını eşit şekilde belirlemiyorsak yol vermeyi öğrendim, diyelim. Tüm bunlar olup biterken ve hayatımda her şey hızla yıkılıp hızla yeniden inşa olurken değişmeyen tek bir şey vardı, benim ilişkilere bakışım. Kendimi hep “seri monogam” olarak tanımladım ve öyle de yaşadım. Ancak son birkaç aydır, birisi yaz sonu tanışıp yaklaşık 3 ay sonra saçma sapan bir nedenle ayrıldığımız, diğeri 2 yıl önce fena halde tutulduğum iki date’imin benimle tekrar görüşmek istemesiyle başladı.

İkisi de (Türkiye’de yaşayan iki expat erkek) birbirinden haberdar. Henüz deneme süresinde olduğumuz için -sanırım- ikisi de mevcut durumu çok dert etmiyor (gibi görünüyor en azından). Hatta zaman zaman aralarında tatlı sert minik ve zararsız rekabetler de olduğunu düşünüyorum. Kolay olduğunu söylemiyorum, kimseye tavsiye vermek filan da haddime düşmüş değil ancak biriyle duygusal paylaşımın yoğun olduğu, diğeriyle cinsel ve entelektüel paylaşımın yoğun olduğu bir ilişki yaşıyorum.

Tabii ki iç sesim başlarda beni yalnız bırakmıyor ve bana sürekli hızlıca karar verip buna bir son vermem gerektiğini söylüyordu, denedim de üstelik ama yapamadım. Sonra sonra iç sesimin çılgına dönen çığlıkları da azalmaya ve bu adamlardan sadece birinin bana arzu ettiğim duygusal, zihinsel ve cinsel tatmini topluca veremediği/vermediği gerçeğini kabullenmeye başladı.

Şu anda çok özen gösterdiğim iki konu var, bunlardan biri bu iki adamla yatağa girmek için araya koyduğum zaman… Çünkü ayrı iki insanla üst üste yakın fizik temas hâlâ içime sinmiyor, nedenini bir takım arkaik korkularımıza bağlıyorum. Diğeriyse bu iki ilişkiyi birden –tabii ki başta kendim olmak üzere kimseyi incitmemeye çalışarak– sürdürmek…

Hayatımda ilk defa, 31 yaşında, çok eşliliği deneyimliyorum. Sonrasını, ne olur, nasıl olurunu pek düşünmüyorum.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Must Read