Ana SayfaKişisel GelişimSosyal Medya İzolasyonu

Sosyal Medya İzolasyonu

Şu günlerde hepimizin dilinde Sezen Aksu’ nun dizeleri; “Gelsin Hayat Bildiği Gibi”.

Yabancısı olduğumuz pek çok duyguyu tecrübe etmeye mecbur bırakan bir süreçteyiz. Sosyal izolasyon ile hayatı eve sığdırma çabalarına devam ediyoruz. Ve durum böyle olunca birçoğumuzun elinin altında mevcut olan imkan, sosyal medyaya daha ziyade zaman ayırıyoruz. Bu da beraberinde birtakım handikapları getiriyor.

Hemen herkesin gündem hakkında söyleyecek cümlesi, mevcut bir akıl yürütmesi var. Hal böyle olunca “Bu kadar insan ehilse ehil olmayanlar kimler?“ demekten kendimi alamıyorum.

Çok fazla sosyal uyarana maruz kalıyoruz. Her akşam planlanan canlı yayınlar, özel YouTube başlıkları, durum analizi yazıları, online eğitimler, sertifika programları; bir yandan televizyon haberleri, Twitter çalkalanıyor, gündem adeta beyin yakıyor. Mental ve ruhsal sağlığımızı koruyalım derken daha ziyade yormaya doğru evriliyor mesele. İzolasyon sürecini dünyaya gereğinden fazla dokunarak anlamından saptırıyoruz. Öyle ki nispeten sakin günleri özlüyorum, bundan daha sakin olabilir miydi?

Sosyal izolasyon ile dış dünyadan büyük oranda soyutlandık. Ama süreç biraz da sosyal medya izolasyonuna mecbur bırakıyor. Gün içinde mecbur kaldığımız gündem akışına özellikle de yatmadan evvel bakacak olursak geriye yalnızca kafa karışıklığı, karşı konulmaz bir umutsuzluk ve bilimum sancılar kalıyor. Neden sağlığımızı koruyalım, vitamin ağırlıklı beslenelim, direncimizi artıralım, egzersiz yapalım derken; akıl sağlığımızı korumaya da ciddi yatırımlar yapmıyoruz? Gündem ortak, dertler ortak, hepimizin konuşmaya anlatmaya ihtiyacı var fakat hepimizin, gündemi elinin tersiyle itmeye de ihtiyacı var. Yetişemeyeceğimiz bir hızla değişen, birbirinden bağımsız ve olanca saçmalığıyla birçok konunun; ülkenin karantinadan önceki gündeminin hareketliliğini de hesaba katarsak şu süreçte misliyle artması şaşırtıcı değil. İşte kendimizi, psikolojimizi koruyalım derken, faydalı olabilecek içeriklere dahi biraz sınırlama getirmek gerek. Çünkü gerçekten bu sürecin bir katkısı olacaksa bu herkesin kendi şahsına ait anlamlı kararları ile mümkün. Kendi sağlığımızı korumak ve kendi donanımızı artırmak elimizden gelen. Tablonun getirdiği mevcut streslere karşı, biraz da kendi kendimizin doktoru olmak zamanı.

Aslında doğru değerlendirilirse süreç, gerçek yaşamda da ciddi bir minimalizme fırsat sunuyor. Neye gerçekten ihtiyacım var, ne olmadan da yaşayabilirim diye sorgulatıyor. Bireysel olarak online ortamda gıda haricinde alışveriş yapmamaya çalışıyorum. Şu süreçte lükse kaçabilecek pek çok ihtiyaç için kargo çalışanlarını meşgul etmekten kaçınıyorum. Yani fazlasını almadan da yaşanabiliyor. Bir şeyleri yerine koyarak. Mesela yoga matı’na ihtiyacım var fakat onun yerine uzunca bir şal koyabiliyorum. Belki normal zamanda düşünmeden alacağım bir ihtiyaç. Her anlamda idare edebilmeyi işaret ediyor olanlar.

Birçok şey vazgeçilmez değilmiş, bunu gözümüze soka soka öğretiyor.

Az ve basit olanın mucizesini konuşup yüceltirken diğer taraftan reelde veya sanalda hep daha çok olana maruz kalıyoruz. Sanırım gerçek zenginliğin ne olduğunu daha iyi idrak ettiğimiz şu günlerde dostlarımızla, arkadaşlarımızla, ailemizle vakit geçirmenin kıymetini; ve nispeten vaktin bereketini değerlendirmeye odaklanmak için kendimizi sosyal medya ile de mesafelendirmeyi düşünebiliriz.

Photo by Cristian Dina from Pexels

 

Dijital Topuklar’da yazılan yazılar, yazarın bakış açısı ve fikirlerini yansıtmakta olup, Dijital Topuklar’ın görüşlerini temsil etmeyebilir

1 YORUM

Emine Askoldamca için bir cevap yazın İptal

Please enter your comment!
Please enter your name here

Must Read