Ana Sayfa Blog Sayfa 83

‘Etki Lideri Pazarlaması’ Yapan Markalar İçin Etik Kurallar

0

Tüm sempatikliğini takınarak gazetecilere telefon eden ve bültenlerine yer vermelerini isteyen halkla ilişkiler çalışanları çok eskide kaldı. Bugün artık reklam ve halkla ilişkiler birden fazla kanal üzerinden ilerliyor. Günümüzde markaların ve ajansların PR planlarının en azından bir kısmını Etki Liderleri* ile çalışmak oluşturuyor. Bunun da kendine özgü, yepyeni kuralları var.

Etki Liderleri’nin etik kuralları, gazetecilerinkine hiç benzemiyor. Neden mi? Çünkü Etki Liderleri, bir hikâyeyi, ilkeli bir gazetecinin kabul etmeyeceği bir karşılık için kabul edebiliyorlar: Para. Etki Liderleri ile çalışmak tabir-i caizse “Parayı veren düdüğü çalar” dünyasına giriş yapmak anlamına geliyor. Amerika’da Federal Ticaret Komisyonu’nun bununla ilgili belirlediği çok net yönergeler var. Henüz Türkiye’de bu tür resmi kurallar geliştirilmiş olmasa da, aşağıdaki belli başlı prensiplerin halkla ilişkiler uzmanları ve Etki Liderleri çalışan herkes için yol gösterici olabileceğine inanıyoruz.

Yapılması gerekenler:

  • Etki Lideri üzerinden yaptığınız çalışmanın ticari olduğuna dair bir açıklamaya mutlaka yer verin.
  • Bu açıklamanın içerikle bütünleşik olmasına ve paylaşımın içinde net bir şekilde görülebiliyor olmasına dikkat edin.
  • #Ad ya da #Sponsored etiketlerini kullanın. (Türkçe için #reklam, #işbirliği, #sponsorlu şeklinde kullanılabilir.)
  • Ticari açıklamanızı her bir içerikte ve tüm içeriklerde belirtin.
  • Video çalışması yapıyorsanız ticari açıklamaya hem görsel hem işitsel olarak yer verin.

Yapılmaması gerekenler:

  • Ticari açıklamayı bir dizi etiketin içine gömmek
  • Açıklamaya içeriğin en sonunda küçük puntolarla yer vermek
  • Açıklamayı profilde belirtmek ya da sadece ima etmekle yetinmek.
  • Okurların açıklamayı bulmasını zorlaştırmak.

Kesinlikle yapılmaması gereken:

  • Anlaşılmayan, yoruma açık mesajlar vermek. Bir Etki Lideri ile para karşılığı bir reklam çalışması yapıyorsanız, bunun ticari bir çalışma olduğunu gizlemeyin, gizlemesini istemeyin.

Pazarlama çalışmalarında Etki Lideri Pazarlaması yapmaya başlayan marka ve ajansların atması gereken belli başlı adımlar var. Bu konuda online eğitimlere artık kolaylıkla ulaşılabiliyor; Amerika’daki Word of Mouth Marketing Association (WOMMA) – Ağızdan Ağıza Pazarlama Derneği’nin eğitimleri bunlardan sadece biri.

Ancak en önemlisi, çalışmaya dahil olacak ekibin tamamının Etki Lideri Pazarlamasının etik kuralları konusunda bilinçlenmesi. Şirketlerin dijital pazarlama bütçelerinin arttığı günümüzde, giderek daha çok önem kazanacak olan Etki Lideri Pazarlaması konusunun layıkıyla ele alınması gerekiyor.

Kaynak: EverywhereAgency.com

* Türkçede tek kelimelik karşılığı olmayan İngilizcedeki “Influencer” kelimesi “Etki Lideri”, “Influencer Marketing” ifadesi de “Etki Lideri Pazarlaması” olarak çevrilmiştir.

Kaldıraç

0

Hani bazen bir kaldıraca ihtiyacınız olur. Sizi tetikleyecek, farkına varıp varıp da unutup kenara attığınız ve bir türlü pratiğe dökemediğiniz şeyleri hatırlatacak, “Ben de yapabilirim” dedirtecek, bilmediklerinizi fark ettirebilecek ve kalabalık olmanın verdiği enerjiden güç almanızı sağlayacak… İşte tam bu noktada Dijital Topuklar çıktı karşıma.

Dijital Topukları Perihan ile Elif düzenliyorlar. Biri hani şu Uykusuz Anne Perihan, diğeri en bilinen blogcu Blogcu Anne Elif. Perihan’la çocuklarımız 3 yaşından beri aynı okula gidiyor. Birçok ortamda bir araya geliyoruz, genel sohbetlerin parçası oluyoruz ama ilginçtir ki sosyal medyada bir şeyler yaptığını, Uykusuz Anneler Kulübü’nü biliyor olmama rağmen işiyle ilgili, tam olarak ne yaptığı, nasıl para kazandığı, ne için ve nasıl bir misyon için çabaladığı, geçmiş kariyerinin ne olduğu, nasıl bu işlere giriştiği gibi konularda hiç mi hiç sohbet etmedik. Tam bir ilgisizlik diyebilirim kendi adıma. Hatta Dijital Topuklar’ın ilkini düzenlendiklerinde aklıma gelip sormadım bile “Nedir bu Dijital Topuklar, tam olarak ne yapacaksınız?” diye… Çünkü ilk seneki tanıtımdan aklımda kalan dijitalden iş yapan ya da bir şekilde sosyal medya fenomeni olan kadınları bir araya getiren bir organizasyon olduğuydu. E ben ne dijitalde iş yaptığım ne de sosyal medya fenomeni olmadığıma göre -hatta o zamanlar Instagram hesabım bile yoktu, o kadar fena durum yani- merak etme ihtiyacı da duymadım.

2017’deki Dijital Topukları duyurduklarında ise ilk anda dikkatimi çekti. Hazırlıklarını, hangi konu ve konuşmacıların peşinde olduklarını yakından takip ettim ve hiç düşünmeden bileti alıp ajandamda işaretledim, iznimi de aldım ki sonradan bir işim çıkmasın. Tabii ki işim çıktı, aniden seyahat etmem gerekti ama öyle bir motivasyonum vardı ki, önceden planlanmış bir işim olduğunu söyleyip kararlılıkla seyahati reddettim. Bir de üstüne bir sürü arkadaşıma haber verdim, “Dijital Topuklar’a gidiyorum hadi siz de gelin” diye.

Peki geçen seneden bu yana ne değişti? Ben ve ihtiyaçlarım mı farklıydı yoksa Dijital Topuklar’ın odağı ve duyuruluş şekli mi? Aslında her ikisi de… 2018 yılı benim kendimi ve işimi yeniden yapılandırma hedefi koyduğum bir yıl. Ve bu sene Dijital Topuklar’ın tanıtımından tamamen başka mesajlar aldım: İster dijital, ister başka bir ortam olsun her alandaki girişimci kadınları bir araya getiren bir platform, #beniseviyorum teması, esinlenebilecek hikayeler, ve bir araya gelip tek bir hedefe kilitlenen kadınların gücü. Direkt bunları demediler tabii ki ama ben bunları çıkarttım ve net bir biçimde kendim için esinlenmek ve gaz almak için gittim. Aynı zamanda bu kadar emekle böyle büyük bir organizasyonu yapan, bunun hayalini kurup gerçekleştiren Perihan ve Elif’e elimden geldiği kadar destek vermek istedim. Çünkü son zamanlarda anladım ki, birbirine destek olmak önemli, hele kadın kısmısının birbirine destek olması daha önemli, çünkü değişik bir enerji çıkıyor ortaya ve hayal kurup hayallerini gerçekleştiren kadınlar senin de hayallerine yapışmana destek oluyor. Aman ne uzun anlatmışım, olsun önemliydi benim için. İşte oraya gidiş hikayem böyle…

Peki bu duygularla gittim de, ne buldum orda bir de bunu anlatmak lazım sanki.

  • İçeriğin tamamı belki bana hitap etmedi ama evet tam olarak aradığım kaldıracı buldum ve ihtiyacım olan her şeyi zihnime ve kalbime kodladım.
  • Kendi işini kurmuş veya onlara yol gösteren profesyonel kadınların hikayelerini dinledim ve anladım ki ne yaparsan yap, bakış açısı katmak önemli, ne sattığın değil nasıl anlattığın önemli. Hedef kitleni tespit edip o hedef kitlenin bulunduğu sosyal medya mecralarında takılman önemli, o mecranın tüm özelliklerini bilmen önemli, işinle de bağdaştırabileceğin temalarda paylaşım yapman önemli, samimi ve sen olman önemli.
  • Girişimleri, özellikle kadın girişimileri destekleyen, mentörlük veren, kredi sağlayan kuruluşlardan haberdar oldum.
  • Mesajlar aldım, hem de çok: En basit ortaya atabileceğin ürünü at ortaya, küçük başla, hata yap. Hedef kitleni belirle ve çok iyi kategorilendir. Anneler diye bir kategori olamaz örneğin, 0-2 yaş ile 5-7 yaş annelerinin ihtiyaçları tamamen farklı. Kategorinde net ol. Çok iyi fizibilite yap, küçük para ile başla. Network candır, kendi işini fikrini her yerde herkese anlat. Rakibini yanında tut, takip et. Proje geliştirirken iki şeye çok dikkat et, çünkü yatırımcı iki şeye bakar: 1) Ne kadar büyük bir pazardasın, ve 2) Gerçek bir problemi çözüyor musun projenle? Ve tabii ki kendine şefkat göster, şefkat göster , şefkat göster, sıkıntı ve başarısızlık hep olacak, herkese oluyor, yeter ki cesaret et, kararlı ol, çalışkan ol.

E peki kaldıracı aldım da ne oldu? Sonuçta ben kurumsal bir firmada çalışıyorum, bir gün iş kurma fikrim var herkes gibi ama daha zamanı var gibi… Şöyle kullandım veya kullanıyorum diyelim içselleştirdiklerimi: bir kere kafasında yeni fikirleri olan, bir şeylere başlamaya çalışan insanlara daha fazla zaman ayırıp destek oluyorum, çünkü onların sürecinden ben de inanılmaz şeyler öğreniyorum. Kafamda olan iş fikirlerini önüme gelene anlatıyorum, böylece tepkileri duyuyorum, çözüm üretmem gereken göremediğim eksik yanları görüyorum, esinlenebildiklerimden yürü be koçum desteği, burun kıvırıcılardan saçmalama yorumları alıyorum. Böylece doğru yolda olduğumu anlıyorum. Sosyal medyayı daha bilinçli kullanıyorum. Aklıma gelen her şeyi not etmeye çalışıyorum ki değişen ruh hallerimin beni nerelere götürdüğünü göreyim.

Fikrimi anlatmayı her yerde adet edindiğim için, şu an çalıştığım şirkette konuştuğum ve hayalimi anlattığım üst yönetimden biri geçenlerde “Yaa bizim de tam buna ihtiyacımız var, şöyle bi fikri geliştirip bir proje haline getirebilir misin?” diye sordu. Konu oldukça kazık olmasına rağmen “Tamam denerim” dedim ve yine önüme gelen herkese düşündüğüm ve kaybolduğum konuyu anlatıp, fikir topladım ve en son harika bir algı stratejisti ile bir araya gelip firmaya önerdiğim bir proje çıktı ortaya. Sonu nereye varır, proje olur olmaz bilemem. Ama şu anlatma işinin çok işe yaradığını, seninle benzer düşünenlere rastaladığında bir şekilde elinden tuttuklarını içselleştirdim bu süreçte.

Size önerim, kendi kaldıraçlarınızı bulun. Çünkü ihtiyaçlarımız, ruh durumumuz ve zihin yapımız sürekli değişken ve bu süreçte tutunacak ve sizi tekrar ve tekrar hedefe kilitleyecek bir şeyler gerekiyor. Bu hedef ille de iş kurmak olmayabilir, çalıştığınız kurumsalın içine farklı bir açıdan bakmak da değiştirebilir bazı şeyleri hayatınızda veya anlatacak bir meselenizi bir yerlerde anlatmak da olabilir derdiniz. Ben bunun için bir sürü araç keşfediyorum son yıllarda… Bunlardan biri de Dijital Topuklar oldu ve bir gün çıkıp hikayemi anlatmaya niye ettim orada. Şimdilik yazarak başladım, gerisi gelir bir gün elbet. Seneye de tam da bu amaçla gideceğim Dijital Topuklar’a, hem tek eksik gördüğüm yapılandırılmış network ortamı ve network kazanacak workshopların da sözünü aldım Perihan’dan.

Gelirseniz görüşürüz!

Evrim Bayramoğlu

Dijital Detoksa Giden Yol

0

Aşağıdaki yazı PsychologyToday sitesinden çevrilmiştir. 


“Log Off” (Türkçe adıyla “Çıkış Yap”) isimli yeni kitabında Blake Snow internet kullanımını sınırlandırmanın yollarını açıklıyor.

Blake Snow kitabında hafta içi 11 saat ve Cumartesi günleri yarım gün çalıştığını ve geri kalan kısmın çoğunda da zihninin meşgul olduğunu anlatıyor. İş hayatıyla internet kullanımın, daha doğrusu akıllı telefon kullanımının dengelenmesinin ciddi bir mücadele olduğunu ifade ediyor. Bir dijital detoksun ardından, başkalarının da aynısını nasıl yapabileceğiyle ilgili tavsiyeleri var.

Dikkat dağıtıcılardan kurtulun.

Blake kitabında dört ana yakıt teorisinden bahsediyor. Bu dört yakıt; aile, arkadaşlar, sağlık ve iş. Bunlarla ilgili olmayan diğer her şeyden kurtulmalısınız. “Yani acil durumlar için sesli mesaj dışında; alarm, uyarı, bipleme ve bildirim yok.” Blake ayrıca acil durumların çoğunun zihnimizde olduğunu söylüyor. Bunu yapmak ve dikkat dağıtanlardan kurtulmakla, gerçekten önemli olana odaklanabilir ve zamanımızı verimli kullanabiliriz.

Meşguliyeti abartmayın.

Meşgul olmakla gurur durmak çok saçma. Blake “çok meşgulüm” açıklamalarının hayatımızı nasıl yaşadığımızla ilgili zor seçimler yapmaktan kaçınma girişimleri olduğunu söylüyor. Meşgul kalmak bizi gerçekten mutlu edecek şeylerin peşinde koşmaya zaman ayırmaktan daha kolay. Daha da kötüsü, internet süresiz bir meşgul olma halini kolaylaştırıyor. Meşgul olmayı abartmaktan kaçının. Böyle yaparak zamanınızı nasıl geçireceğinizi seçmekle ilgili daha net düşünmeye başlayabilirsiniz.

Telefonu her elinize aldığınızda “neden?” diye sorun.

Akıllı telefonlarımız elbette cevaplar bulmak, arkadaşlarla iletişimde kalmak ve hatta saate bakmak için çok işe yarar araçlar. Fakat sandığımızdan daha da sık bir şekilde telefonu gözümüzün önünde olan her neyse onu görmezden gelmek, kaçmak ya da dikkatimizi dağıtmak için kullanıyoruz.

Blake kitabında; “telefonlarımızı cebimizde tutmanın yapacağımız en cesurca şeylerden biri olduğuna inanıyorum” diyor. Tek başına oturduğumuzda ya da bir grup insan içinde yalnız olduğumuzda hissettiğimiz endişeyi telefonlarımızı güvenli bir battaniye olarak kullanarak bastırmamayı seçebiliriz. Böylece anda kalmayı hatırlarız.

Üçe bölme kuralını kullanmaya çalışın.

Hayatınızı üçe bölün. 8 saat iş, 8 saat uyku ve 8 saat serbest zaman. Daha çok çalışmak bizi daha üretken yapmaz. Akıllıca çalışmak ve serbest zaman ayırmak zihnimizin başıboş dolaşmasına izin vermek çalıştığımız saatlerde daha verimli olmamızı sağlar. Bir araştırmaya göre, mekanik işler yapan kişilerde haftada 40 saat üstü çalışmak üretkenliği azaltırken, yaratıcı işler yapan kişilerde 20 saat üstü üretkenliği azaltıyor. Akıllı telefonunuz pranganız haline geldiyse, kendinize üretkenlik konusunda iyilik yapıyor sayılmazsınız.

Belli sıklıkta elektronik orucu tutun.

Kelimenin tam anlamıyla oruç tutun. Blake, ailesiyle birlikte bir kez ilkbaharda ve bir kez de sonbaharda tüm haftayı elektronik cihaz kullanmadan geçirdiklerini söylüyor. Başta biraz korkutucu gelse de, elektronik orucu diğerleriyle ve kendinizle bağlantı kurmanızı sağlıyor ve bu da harika bir deneyim oluyor.

 

Z Kuşağına Hitap Etmenin İncelikleri

0

Dijital Topuklar 2017’nin oturum sponsorlarından Teknosa, “Z Kuşağına Hitap Etmenin İncelikleri” başlıklı oturum için, Z kuşağının dijital dünyasını anlamaya yardımcı olan, çocukların dijitaldeki varlığının yetişkinlerin cephesinden nasıl görüldüğüne ışık tutan bir sosyal dinleme (social listening) çalışması gerçekleştirdi.

10 Temmuz-10 Ekim arasındaki 3 aylık bir dönemi kapsayan araştırma bünyesinde, tüm sosyal mecralar, forumlar ve web alanlarında yapılan sosyal dinlemede 7-16 yaş aralığında, toplamda 1.6M data incelendi. İletişim ve konuşma dilleri gibi konu başlıklarını ölçümleyebilmek için Türkiye’deki en çok yorum alan ve ilgi gören 100 yeni nesil/çocuk fenomen takibe alınarak yakından bakıldı.

Bu çalışmanın, oturum sırasında da paylaşılan çıktılarını aşağıda derledik.

İlk olarak yeni neslin dijital dünyadaki varlığına bakalım:

 

7-16 yaş aralığındaki çocukların %97’si YouTube, %3’ü ise Instagram kullanıyor.

Katılımcılar Teknosa’nın ‘Sizce çocukların en fazla yer aldığı mecra hangisi?’ sorusuna %52 YouTube, %48 Instagram şeklinde tahminde bulunmuşlar. Ancak sosyal dinleme çalışmasından sonra Instagram’da böyle bir yoğunluk görülmemiş.

Yine de bu iki kanalın birleşim noktası, çocukların hareketli görsellere ve videolara oldukça ilgisinin olduğu.

Z kuşağının en çok kullandığı cihaz sıralamasında %62 oranla cep telefonu başta yer alıyor. Onu %30 ile masaüstü bilgisayar ve %8 ile tablet takip ediyor. Yani çocuklar daha pratik ve erişimi kolay olan telefonları tercih ediyorlar.

Yeni neslin ilgi alanlarına baktığımızda ise; daha çok oyunlara ilgi duydukları, kendi yaşıtlarının günlük hayatlarını “Vlog”larla YouTube’dan yakından takip ettikleri ve günün trendlerine (slime, challenge, makyaj, şaka vb.) uygun olarak eğlenceli videolar üreten kanallara abone oldukları görülüyor. Burada da yine hareketli görüntülere meraklı oldukları görülüyor. Çocuklar özellikle ‘trend olan’ ve çok daha renkli konu başlıklarına ilgi duyuyorlar. Bu başlıkları da tabii ki kendilerinden daha büyüklerin videolarından öğreniyorlar.

Yeni neslin ilgi alanlarına göre en fazla tükettiği içeriklerin -yani izlediği, okuduğu, zaman geçirdiği konuların- başında da “vlog”lar geliyor.

Sonrasında günlük aktiviteler, yani yaşıtlarının aileleriyle birlikte gerçekleştirdiği gündelik yaşama dair videolar ve oyunlar yer alıyor.

Çocukları vlog kategorisine daha fazla yorum yazıp izliyorlar. Çünkü yaşıtlarının ekranda olması onların ilgisini artırıyor. Örnek olarak ‘Babamla arabaya biniyoruz‘Bugün ailece alışveriş merkezindeyiz’Okul İçin Saç Modelleri’ ve ‘Okul Çantamda Ne Var?’ ve ‘Doğumgünü Kutlama’ gibi video içerikleri  yüksek etkileşim alıyor.

Dijitalde, yeni neslin paylaşımlarından çıkarılan verilere göre en çok konuşulan ve kullanılan uygulama “Steam.” Hemen ardından ise “Twitch” geliyor. Yeni neslin oyunlar ve oyunlarla ilgili konu başlıklarına ilgisi ortaya çıkıyor.

Bu kitlenin müzik ile de yakından ilgili olduğu görülüyor. Çocuklar “Musically”i kullanıp konuşurken, aynı zamanda “Shazam” hakkında da konuşuyor ve uygulamayı öneriyorlar. Musically bir video hazırlama ve sosyal ağ uygulaması; uygulama içerisindeki ses efektini kullanarak videolar oluşturuyorlar ve uygulama üzerinden diğer kullanıcıların oluşturduğu videoları izleyebiliyorlar, burada takip ettikleri fenomenlerden de etkileniyorlar.

Yine oyun konusunda da canlı yayınlara ve vloglar ile ilgililer. Oyunlara olan merakları, onları Twitch ile canlı video izlemeye yönlendiriyor. Yaşıtları ve yaşça büyük olanların nasıl oyun oynadıklarını merakla izliyorlar. Bu videolarda aynı zamanda kullanıcılar oynarken bir taraftan takipçileri ile konuşuyorlar.

Yaş grubu arttıkça oyunla ilgili konuşulma oranları da artış gösteriyor.

En çok 16 yaş grubu oyunlarla ilgili yorum, beğeni ve paylaşım yapıyor. Oyunlara baktığımız zaman, “League of Legends”in (LOL) en çok konuşulan oyun olduğu görülüyor. En çok konuşulan oyunlarda bir oğlan yoğunluğu var ama kızlar da oyun oynuyor. Özellikle LOL’ü oynayan kadınların oranı % 35 civarında. League of Legends’i oynadıkları kadar aynı zaman çekilen videoları da izliyorlar. Karakter geliştirme, aksiyon, savaş, mod, level gibi özelliklerin çocukları etkilediği görülüyor.

Burada aslında çocuğun sahip olduğu oyun karakterinin özellikleri, etkileşim içerisinde olduğu oyunlardan ne kadar etkilendiğinin de göstergesi oluyor.

Yeni nesil, çocuk fenomenlerin %56’sı paylaşımlarına gelen yorumları “like” ederek yanıt veriyor, %15’i teşekkür içerikli cevaplar yazıyor. Geri kalanın ise çok fazla yorum almasından dolayı tamamına cevap veremediği görülüyor.

Fanları ile iletişimleri genellikle “like” edip beğenme üzerine, birebir yazılı olarak iletişim konusunda sıcak değiller. %15’lık kısmı ise yorumlara teşekkürler ve benzeri cevap vererek iletişime geçiyor.

Çocukların en popüler ve trend olan aynı zamanda slime gibi hareketi merak uyandıran konular ile etkileşime geçtikleri görülüyor.

Şaka konularında ise daha çok çocukların aile üyelerine ve kardeşlerine doğum günü kutlama şakaları, hediye kutularından çıkan hediyelerle küçük şakaların videoları yer alıyor.

Challenge”lar son dönemin oldukça popüler olan meydan okuma videoları. Burada arkadaşlarına komik videolar izletirken “gülmeme challenge”ı ya da duygusal videolar izletip “ağlamama challenge”ı çocukların en çok yaptığı meydan okuma videoları arasında yer alıyor.

Yeni nesil fenomenlerin;

  • %84’ü evlerinde içerik üretirken, %16’lık kısmı ise ev dışında da çekimler yapıyor.
  • %35’i spontane ve mizahi yönü ağır basan bir iletişim modelini tercih ediyor. Geri kalanların ise %28’i heyecanlı, %25’i ikili konuşma şeklinde, %6’sı bilgilendirici ve %6’sı samimi bir iletişim dili kullanıyorlar.

Çocukların daha eğlenceli, güler yüzlü ve hareketli oldukları videolar çoğunlukta.

Çocukların %37’si konularını kendileri belirleyerek video üretimini de yine kendileri yapıyorlar, %37’si ailesi tarafından yönlendiriliyor, %26’lık bir kesim ise kendilerinden yaşça büyük, bu işi profesyonelce yapan yetişkin bir kitle tarafından yönlendiriliyor.

Buradan çocukların kendilerinin ve aileleri tarafından yönlendirenin birbirine denk olarak içerik ürettikleri görülüyor. Çocukların bu konuda istekli olduğu kadar, ailelerin de aynı oranda destekçi olduğu söylenebilir.

Yetişkinlerin yeni nesil fenomenlere bakış açısı

Yetişkinlerin;

  • %68’i bu kitlenin ürettiklerini gereksiz; içerik üretmelerini yanlış buluyor ve kınıyor.
  • %17’si çocukları üzerinden para kazananlara ve para için “saçma” olarak nitelenen içerikler üreten çocuklara yönelik yorumlar yapıyor.
  • %12’si bu fenomenlerin, diğer çocuklara kullandıkları dil ve ürettikleri içerikler ile kötü örnek olacağına dair yorumlar yapıyor.
  • %3’ü bu kitlenin ileride yaşayabileceği psikolojik sorunlara değinen yorumlar yapıyor.

Genel anlamda yetişkinler, çocukların internet ortamında bulunmasını, kullanılmaları ihtimallerinden dolayı pek hoş karşılamıyorlar.

Dijitaldeki Tehditler

Dijitalde görülen tehlikeler içinde yine en çok “çocukların kullanılması” başlığı ön plana çıkıyor.

Çocukların kullanılması konusunda ailelerin en büyük endişesi pedofili tehlikesi ve yabancılarla iletişimle ilgili kaygıları yer alıyor.

Paylaşımların %10’u psikolojik etkilenme ve siber zorbalık, %3’ü ise bağımlılık tehlikesine dikkat çekiyor.

Psikolojik olarak etkilenme konusunda, aileler, gündeme de gelen bazı tehlikeli oyunların çocukları bunalıma sokma ve intihara sürüklemesinden endişe ediyorlar. Ek olarak teknoloji konusunda aşırıya kaçmanın bağımlılıkla birlikte çocuklarda şizofreni gibi ciddi problemlere sebep olacağına yönelik paylaşımlar yapıyorlar.

Ebeveynlerin çocuklarının fotoğraflarını paylaşmaları, çocuklar ergenliğe geldiğinde bu fotoğraflardan utanabileceği ve çocuklarını kılıktan kılığa sokarak yaptıkları paylaşımlar neticesinde psikolojilerinin olumsuz etkilenebileceğine yönelik paylaşımlara sık rastlanıyor.

Gelelim çocukları dijitalde bekleyen tehlikelere ilişkin kadın ve erkek yetişkinlerin konuşma oranlarına;

Öncelikle erkeklerin %53 oranla bu konuda daha çok konuştukları görülüyor, kadınlarda ise bu oran %47.

Erkeklerin daha çok kız çocuklarını korumaya yönelik paylaşımlarda bulunduğu ve bu konuda daha sert bir dille paylaşımlar yaptıkları gözlemleniyor. Örnek olarak pedofili konusunda ‘Bunları yapanların hepsini temizleyeceksin’ gibi şiddet içerikli paylaşımlar çoğunlukta yer alıyor.

Erkekler, çocuklarının internetle bağında daha kesin bir çözüme eğilimliyken, kadınlar bu konuda daha çok gözlemci ve sabırlı bir taraftalar.

Erkekler, çocukları bilgisayar ve tabletlerden uzak tutmak, mesafe koymak gibi noktalara gidebiliyorlar. Kadınlar ise internetin, çocukların psikolojik gelişimine olan etkilerine yönelik çeşitli makale paylaşımlarında bulunuyor, uzmanların açıklamalarına dair konuşuyorlar. Kontrollü olmanın ve eğitimin birçok problemi çözeceği görüşündeler. İnternet ve sosyal medyanın etkisiyle, çocukların yabancılarla iletişiminin kolaylaşması ve onlara kötü örnek olan, hatta taciz gibi daha ciddi sorunlara yol açabilecek durumlar hakkında paylaşımda bulunan kadınlar, ebeveynlere bu konularda dikkatli olmaları yönünde uyarılarda bulunuyorlar.

Kadınlar, daha ziyade kontrollü olma ve eğitimin birçok problemi çözeceği görüşünde birleşiyor.

Dijital dünyanın yeni neslin sosyal hayatına etkisine bakıldığında; bu konudaki konuşulma oranlarında %37 ile çocukların gelişimine ve eğitimine olumlu katkı sağladığı düşünülüyor, %30 oranla da doğrudan sosyallik durumlarının bozulmasına yol açtığı düşünülüyor.

Bu konuda konuşanların %22’si dijital dünyanın çocukların okul hayatını etkilediğini düşünüyor. Konuşulmaların %11’ ise dijital dünyanın çocukların aile içi iletişimi etkilediği yönünde.

Örnek olarak bazı ailelerde aynı evin içerisinde dijital ortamdan, Facebook ve Whatsapp’tan konuşulduğu ile ilgili paylaşımlar mevcut. Bunların çocukların bireylerle olan birebir iletişimine zarar vereceği ve kısıtlanması gerektiği yönündeki konuşmalar çoğunlukta yer alıyor.

 

Araştırmanın tamamını aşağıda pdf dosyası olarak da görebilirsiniz.

[pdf-embedder url=”https://dijitaltopuklar.com/s/wp-content/uploads/2018/02/Z-Kuşağına-Hitap-etmenin-incelikleri.pdf” title=”Z Kuşağına Hitap etmenin incelikleri”]