Ana SayfaDİŞİTAL SESLERLincin 'Dişital' Yüzü

Lincin ‘Dişital’ Yüzü

Virginia Woolf’un en meşhur kitaplarından birisidir “Kendine Ait Bir Oda.”

Kadın ve edebiyat temasında ilerleyen kitabı boyunca Woolf, erkeklerin sorduğu ‘Madem bizler kadar akıllısınız, neden bir Shakespeare çıkartamadınız?’ sorusuna; ‘Sekiz çocuk doğurmuş bir hizmetçi kadın, dünyanın gözünde yüz bin pound kazanmış bir avukattan daha mı değersiz?’ sorusu ile yanıt arar. Bunun için, Shakespeare’den yola çıkar, ona Judith adında hayali bir kız kardeş yaratır. Shakespeare ile aynı şartlarda doğmuş fakat cinsiyeti sebebi ile farklı disiplinler altında yetiştirilmiş Judith o kadar farklı türde mecburiyetler ile yüzleşmek zorunda kalır ki, eline kalem dahi alamadan orta yaşlarını yarılamış olur. Ağabeyinin gölgesindeki Judith’in dönemindeki evlilik baskısı ve ekonomik özgürlüğüne karşı oluşturulan yasaklar, onu ve birçok hemcinsini tarih boyunca edebiyat, sanat, teknoloji sahnesinden uzun süre uzaklaştırır.

Kitabının sonunda ise Woolf, kadınlara seslenir: ‘Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın ve yazın! Erkekler ne der diye düşünmeden yazın!’

20. yüzyılda, kadınlara özgürlükleri ve birbirlerine destek olmaları için çağrıda bulunan Woolf, 21. yüzyılın insanı olsaydı durum değişir miydi? Muhtemelen düşüncelerini hala aynı (belki daha da ateşli) şekilde savunan, feminizmin yine en öncü isimlerinden biri olurdu. Atlamamak gerekir ki çağın gerektirdiği ufak farklılıklardan kaçamayacak olması da yüksek ihtimal. Bu şekilde bakınca, belki karşımıza yazar olarak değil, bir influencer olarak çıkardı, takipçilerine de klavyelerine sahip çıkmalarını öğütlerdi ve söylerdi: ‘Kendinize bir klavye ve wifi kapın, yeni insanlara ulaşın! Yazın, çizin, üretin, tasarlayın, pişirin; yeter ki kendi paranızı kazanın, özgür olun!’

Buraya kadar her şey yolunda. Yazar, söyledikleri, savundukları… Bağlam değişse de işin özünde hepsi standardını koruyarak ilerlerdi. Peki karşı taraftakiler? Bir önceki yüzyılın offline okuyucuları olan hemcinsi bizler, bugünün online follower’ları olduğumuzda da aynı tepkileri mi verirdik? Ne kadar destekleyici olurduk? Güzel işler yapan, ilham olan bir kadının yanında ne kadar dururduk? Yoksa bize para kazanmak için bir araç olduğunu gösterdiği klavyeler ile kendisini yerin dibine çekmek için var gücümüzle saldırır mıydık?

İsterseniz biraz daha somutlaştıralım. Sıradan bir günde; uykudan önce, vapurda, kahve molasında, televizyon karşısında ya da sıkıldığınız bir toplantı esnasında… Instagram hesabınıza hızlıca göz atarken, şimdiki zamanın Woolf’unun ilham veren bu postu ile karşılaştığınızı düşünelim (yazıya Woolf ile başladığımız için hep kendisi üzerinden ilerliyoruz; bu herhangi bir ‘dişi’ birey de olabilir.) Güzel bir fotoğraf, belki güzel bir haber, ilham verecek birkaç söz ile birkaç saat önce paylaşılmış bir post karşımızda duruyor. Altına gelen yorumlar nasıl olurdu sizce? Pozitif yorumların yanında, ben kesin olarak karşılaşacağınız birkaç yorumdan size örnek vereyim isterseniz:

Ne kadar kilo almışsınız Virginia Hanım, biraz kilo verin bence…’

Bu üstündeki hiç yakışmamış, yine çok rüküşsün. Yok yok şıklık parayla olmuyor belli…’

Öfff sen de hep aynı şeyi yazıp duruyorsun…’

Kazağının markasını sormuştum, bi yanıt vermedin??!’

Kız Virginia, bırak klavyeyi filan, eski sevgilini şurada bilmemkimle görmüşler ona ne diyorsun esas?’

Bence bi koca bulsa bu dertleri azalacak… @baskabirarkadasi’

Hele bir evlen bir de çocuk yap da görürüz seni de nasıl özgür oluyormuşsun bakalım!’

Bu yorumlar gözünüzde canlandı değil mi? Eminim abartıyor dememişsinizdir bile. O zaman soru şu: Hani nerede kaldı kız kardeşlik? Her zaman en zor olanlardan biri kendini tarafsızca eleştirmek. Bence bu zoru da halledebiliriz, yeter ki madalyona biraz tersten bakmayı becerebilelim… Woolf’un kadınların neden birçok alanda erkeklerin gerisinde kaldığına dair tezlerini savunduğu dönemden bu yana bir yüzyıl geçti. Bu sebeplerin birçoğu hala kadınlar için bir engel olsa da, birçoğu da aşıldı. Kalanlarla başa çıkmak için ihtiyacımız olan tek şeyin kadınların birbirinin yanında durması, birbirini motive etmesi olduğunu bildiğimiz halde, klavyeleri silah yaptığımız linç kültürü ile biz hangi dişi Shakespeare’leri yaratmayı hedefliyoruz?

Birimiz ilerleyince bir diğerimiz düşmeyecek. İşin sırrı da burada: Ya hep birlikte tepeye çıkacağız, ya da hiç…

Şimdi zaman Judith’lerin zamanı! Klavyelerimiz yumruğumuz değil, birbirimize sarılacağımız kollarımız olsun.

Yaşasın dijital kız kardeşlik!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Must Read