Teknoloji iletişimcisi Sertaç Doğanay, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek Linked-In’de canlı yayınlar yapmaya başladı. Bu haftaki konuklarından biri, Dijital Topuklar olarak çok sevdiğimiz, öngörüleri ise hepimize iyi gelen Konda Araştırma Şirketi Kurucusu Bekir Ağırdır idi.
Bekir Ağırdır, Dijital Topuklar 2018’deki “Değişim Duygu ile Başlayacak” konuşması ile hepimize umut vermişti. Konuşmasını youtube kanalımızdan izlemek mümkün.
Bekir Bey, yılların araştırmacı kimliği ile ve yine veriler ışığında, gerçekleri hepimizin anlayabileceği şekilde anlatırken tüm kaosa rağmen umutla konuştu. Konuşması sırasında aldığımız notları, aktarımda bir hata yapmadığımızı umarak, sizlerle paylaşmak istiyoruz. Çünkü daha çok kişiye ulaşması gerektiğine inanıyoruz.
Herkesin aklındaki soru aynı: Peki şimdi ne olacak?
Her şey “normal”e döndüğünde nasıl bir dünya, nasıl bir Türkiye bizi bekliyor?
Bunu şimdiden ve bu şartlarda söylemek doğru değil, çünkü eski ritme döndüğümüzde yeni duyarlılıkları mı taşırırız, aynı şekilde mi davranırız kestirmek mümkün değil.
Bekir Bey’e göre ise sorulması gereken soru şu: Nasıl bir gelecek inşa edeceğimizin hikâyesi nedir ve toplumların önüne ortak bir ütopyayı nasıl getiririz?
Sorunumuz giderek hakikatle ilişkimizin kopması…Süregelen kutuplaşma kültürü dolayısıyla insanlık kendi akvaryumlarına çekilerek yaşamaya başladı, empati beslemeden… Kutuplaşmadan dolayı sadece kendimiz gibileri dinliyoruz. Korku politikaları ve kutuplaşma hakikatle bağımızı koparıyor. Ne sınırlarımızdaki Suriyeli göçmenleri, ne Afrika’da susuz kalan insanları bilmiyoruz.
Türkiye’de, şubat ayında geliri giderinden eksik olan insan sayısı %29… 12 milyon insan sigortasız ve yevmiyesiz şu anda.. Ama hep birlikte komplo teorilerine yatkın olarak, yani hakikate bağını koparan iklim içinde yaşamlarımızı devam ettiriyoruz.
İşte bundan sonra ne olacak sorusunun cevabı, bu ritmi nasıl yöneteceğimizde saklı…
Bekir Bey’in verdiği bilgilere göre ‘televizyon ve gazetedeki haberlere güvenirim’ diyenlerin oranı %20. Güven yok… Medya da uzun zamandır bu korku politikasının ve kutuplaşmanın aracı haline gelmiş durumda. Sosyal medyada da farklı bir durum yok; Kötücüllük örgütlü, iyilik ise örgütlü değil. “Biri şu an bu yayın hakkında negatif bir twit atsa kötüleyen yüz bin “retweet” gelir” diyor. Ve şu an sosyal medya herkesin yayıncı, gazeteci olduğu bir dünya var. Kötücüllüğü hukuken nasıl engelleyeceğiz, buna bakmalıyız.
Bunun için de 80 milyonun özgürce konuşabileceği bir yer olmalı.
İnsanlık tarihinde ilk kez talep azalmasından dolayı ekonomik kriz yaşanacak. Sağlık duyarlılığımız artacak. Yerel yönetimler üzerinden hijyenik denetimler artacak. Çocuk ve bebek sağlığı konusunda daha hassas olacağız. Yeme-içme, giyim-kuşam, tatil-eğlence anlayışında büyük değişimler olacak. Sağlık, çevre, dayanışma, tasarruf gibi konularda hassasiyetlerin gelişimi hızlanacak. Uzun süredir kadın, çevre meseleleri gibi konularda kayda değer bir trend yükselmesi vardı, artık bu daha da hızlı ve güçlü olacak.
“Bundan sonra ‘Şirket Version 3’ olacak” diyor Bekir Ağırdır; yani toplumla ilişki kuran şirketler…
Bu şirketler yönetim kurullarında “Mor Çatı” veya “Yeşil Çevre” hareketinden genç kadınlar ve adamlar olduğu zaman dönüşüme ayak uyduracak ve gerçek değişim olacak. Kanunlar izin verdi diye çevreyi kirleterek üretim yapamayacaklar. Çünkü artık şirketlerin yerküreyi ve insanı böyle hoyrat kullanmadıkları bir yönetime ihtiyaç var. Bu şirketlerin liderleri 60 milyon insanın ne dediğini dinlese doğruyu anlayacak.
Kendilerine şu soruyu sormalılar: Sen, kendi çalışanına, müşterine, tedarikçine sadık mısın? Eğer değilsen, karşıdan sadakat bekleyemezsin.
İşte geleceğe yönelik değişim de sivil toplum kuruluşlarındaki ve şirketlerdeki bu dinamiklerden gelişecek.
Bir şirket, kurum, “Sosyal sorumluluk olarak bir yere yardım yapayım da sonra duygusal müzikle reklam yaparım”dan medet umuyorsa toplum bunları artık kabul etmeyecek ve unutmayacak. Dünyada artık gelecek hikâyesini yazacak vizyonda liderlere ihtiyaç var.
Ve bundan sonra Bekir Bey’in dünyada olması gereken/öne çıkmasını beklediği değerler:
- Sahicilik: Artık şöyle bir lafın karşılığı yok: “Uşak’a fabrika yapıyorum istihdam sağlamak için…” Olması gereken bu değil. “Uşak’ta öyle fabrika yapacağım ki suyunu kirletmeyeceğim, toplumsal cinsiyet eşitliğini politikalarımda öne koyacağım, genç çalışanların haklarını koruyarak çalıştıracağım…” Artık beklenen sahicilik bu…
- Ortaklıklar: İş birliği kadar ortaklıklar meselesi gelişmeli…
- Özen göstermek: Hayata, aileye çocuğa kadar işimize ve ülkeye özen göstermek…
- Saygı: Her anlamda farklılıklara saygı duymak zorundayız; dini, hayat tarzı, vb…
- Empati
İyi olmak, vicdanlı olmak, ahlâk ne demek, bu gibi kavramların içeriği nasıl olmalı?… Bu kadar basit bir yerden başlamalıyız.
Kasırganın gözünü gördük, ordan çıkış için harcanacak çok emeğin olduğunu bilmemiz lazım!
Ve yine de umudu kaybetmemeli.
Bu topraklardan ve insanından umudu kesmemeli.
Sadece geleceğin hikayesini yazmaya ihtiyacımız var, gelecek hikayesini hep birlikte yazacak insanlara, toplumlara ve liderlere ihtiyacımız var…
•
Foto by Kaboompics .com on Pexels