Cumhuriyet tarihinde adını duyuran en önemli kadınlardan biri olan Halide Edip Adıvar yalnızca yazdığı eserleriyle değil, Kurtuluş Savaşı sırasındaki cesareti ve yaşadığı dönemde diğer kadınlara verdiği sayısız ilhamla da anılıyor.
1884 yılında İstanbul’da doğan Halide Edip Adıvar, henüz 15 yaşında İngilizce öğrenirken Jacob Abbott’un “Ana” adlı kitabını Türkçe’ye çevirerek II. Abdülhamid tarafından Şefkat Nişanı ile ödüllendirilmişti. Bunun üzerine, Hristiyan okullarında Müslüman öğrencilerin okuyamayacağı kuralı üzerine ayrılmak zorunda kaldığı Robert Kolej’e geri dönüp, buradan diploma alan ilk Müslüman öğrenci olmuştu.
Mezun olduktan sonra matematik öğretmeni Salih Zeki Bey ile evlendi ve iki oğlu oldu. Bu süreçte birçok çeviri yayınladı, bunlara birkaç Sherlock Holmes çevirisi ile Hamlet çevirisi de dahildi.
1908’de Meşrutiyetin ikinci ilanından sonra gazetelerde yazmaya başladı, özellikle kadın hakları üzerine yazdığı makaleleri büyük dikkat topladı. Osmanlı muhafazakarları tarafından sertçe eleştirildi ve 31 Mart ayaklanması sırasında öldürülme tehlikesi olduğu için oğullarıyla birlikte Mısır’a gitti. Buradan da kadın hakları konusunda yazdığı yazılar sayesinde kendisine ulaşan İngiliz gazeteci Isabelle Fry’ın davetiyle İngiltere’ye gitti. Bu seyahati, kadın hakları konusunda dünyada olup bitenleri araştırmasına ve Bertrand Russell gibi önemli düşünürlerle tanışmasına vesile oldu. Ertesi yıl tekrar ülkeye döndüğünde, ilk romanı ‘Heyulâ’ ve hemen ardından ‘Raik’in Annesi’ yayınlandı. Bu sırada, Kız Öğretmen okullarında öğretmenlik ve başka okullarda müfettişlik yapmaya başlamıştı. Bu görevleri sırasında İstanbul’un farklı mahallelerinde edindiği tecrübeleri, daha sonra meşhur ‘Sinekli Bakkal’ romanına zemin oluşturacaktı.
Eşi Salih Bey ikinci bir kadınla evlenmek istediğini söylediğinde hemen boşandılar ve Halide Salih olarak kullandığı adını Halide Edip olarak değiştirdi. Boşanmasının hemen ardından kadınların ilişkiler içerisindeki konumunu esas alan ve kendi evliliğinden, hayatından izler taşıyan romanı ‘Seviyye Talip’ yayınlandı. O yıllarda bir kadının evliliğiyle ilgili kararlar alması bile büyük bir meseleyken ikinci bir eş isteyen kocasını terk etmesi ve feminist bir eser olarak tanımlanan bu romanı yazması, Halide Edip’in muhafazakar çevreler tarafından iyice mimlenmesine neden olmuştu. Ancak o, hiçbir zaman sözünü sakınmadan doğru bildiğini ifade etmeye devam etti.
Balkan Savaşı yıllarında Osmanlı’daki kadın hareketi içerisinde aktif rol alan Halide Edip, Osmanlı’nın ilk kadın derneklerinden olan Teali-i Nisvan Cemiyeti’nin (Kadınları Yükseltme Derneği) kurucuları arasında yer aldı. Derneğin çıkardığı kararnamede evlilik yasal bir çerçeveye bağlanmış ve kadınlara boşanma hakkı tanınmıştır. Çalışan kadınların haklarını da savunan dernek, düzenli olarak konferanslar düzenleyerek halkı bilinçlendirmeye yönelmiş, okuma-yazma kursları da düzenleyerek kadınların toplumda daha aktif olabilmesi için mücadele etmiştir.
Milli Mücadelenin öncü kadınları
Okuma ve yazma hevesi hiç dinmeyen, bir yandan da vatanına hizmet etmek için tutuşan Halide Edip, İstanbul Darülfünun’da Batı edebiyatı okumaya başladı. Bu sırada Türkçülük düşüncesi etrafında şekillenen Türk Ocakları’nda çalışmaya başladı ve Anadolu halkını geliştirmek için kurulan Köycüler Cemiyeti’nin başkanı oldu. İzmir’in işgalinden sonra milli mücadele, birinci önceliği haline geldi ve Anadolu’ya silah kaçırma işinden gazetelerde aydınlatıcı yazılar yazmaya kadar, varını yoğunu bu mücadeleye adadı. Bu sırada Amerikan mandasını savunan aydınların arasında yer aldı ve 1919’da Mustafa Kemal’e yazdığı bir mektupta bu fikirlerini açıkladı. Sivas Kongresi’nde bu önerisi tartışıldı ve reddedildi. Amerikan boyunduruğu altına girmeyi savunduğu için sert bir şekilde eleştirilen ve çok sonraları ülke dışında yaşamak zorunda kalan Halide Edip, yıllar sonra sürgünden geri döndüğünde, “Mustafa Kemal haklıymış!” diyecekti.
Halide Edip, Milli Mücadele sırasında meydanlarda düzenlenen protestolarda yaptığı konuşmalarla da dikkat çekmiştir. 19 Mayıs 1919’da Asri Kadınlar Birliği’nin düzenlediği ve kadın hatiplerin de konuşmacı olduğu ilk açıkhava mitingi olan Fatih Mitingi’nde kürsüye çıkan ilk konuşmacı oldu ve attığı nutuk büyük yankı uyandırdı. Bunun ardından Kadıköy ve Üsküdar’daki mitinglerde de konuştu ve meşhur Sultanahmet mitinginde söylediği “Milletler dostumuz, hükümetler düşmanımızdır” sözü ile dikkat çekti. Bu sırada eşiyle birlikte Ankara’ya da giderek Milli Mücadele eylemlerini sürdürdü, Yunus Nadi Bey ile birlikte Anadolu Ajansı’nın kuruluşunda görev aldı. Hem muhabir hem de yönetici olarak ajansta çalıştı ve aynı zamanda Hakimiyet-i Milliye gazetesinde de görev yaptı. Orduya katılmak istediğini bir mektupla Mustafa Kemal’e bildirdi ve cephe karargahlarında görev yapmaya başladı. Sakarya Savaşı sırasında onbaşı rütbesi aldı. Daha sonra İzmir’de de cephede görev yapan Halide Edip, savaştaki başarılarından ötürü İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi. 1920’de İstanbul İngilizler tarafından işgal edildiğinde, Mustafa Kemal ile birlikte idama mahkum edilen kişilerin arasında Halide Edip’in de ismi geçiyordu.
Türk’ün Ateşle İmtihanı, Ateşten Gömlek, Kalp Ağrısı, Zeyno’nun Oğlu ve Vurun Kahpeye adlı eserleri, savaş döneminde yaşadıklarından esinlenerek yazdığı eserleriydi.
Kurtuluş Savaşı sonrasında hem siyaset, hem eğitim hem de edebiyat sahnesinde büyük bir başarı ile varlığını sürdürdü. Dünyanın pek çok farklı yerinde üniversitelerde dersler verdi, 50’li yıllarda Demokrat Parti milletvekilliği yaptı. 1964 yılında aramızdan ayrıldığında bizlere 20 roman, 4 hikaye, 2 anı kitabı ve 2 tiyatro oyunu bırakmıştı. Kurtuluş mücadelesindeki çabaları ve kadın hakları konusunda yaptığı çalışmalar da bu dünyaya katkıları bakımından en az eserleri kadar kıymetliydi.
♦