Çalışma şeklimiz değişiyor. Bunu bazen çok bariz, bazen ise belli belirsiz de olsa görebiliyoruz. Deloitte gibi geleneksel şirketler bile insanların gelişimine yatırım yapıyor, bunun standartların ilerisinde kalmaları için en iyi kaynak olduğunun farkındalar. Rekabet avantajı olanlar, sezgisel olarak anlıyorlar ki inovasyon ve yaratıcılık, hem pazarın taleplerini karşılamak için hem de sürdürülebilirlik mücadelesinde daima çok önemli. İş dünyasının geleceği, tarihi geçmiş ‘yönetim’ yaklaşımından ziyade işbirliğine dayalı bir çerçeveye göre şekillenmeye başlıyor.
Bu zorlu ‘yönetme’ konsepti beni her zaman meraklandırdı ve korkuttu, bu yüzden işbirliği hakkında yaptığım varsayımlarımı sorgulamaya başladım. Mevcut projelerimden biri, işbirlikçi bir ortamda kendi liderliğimi keşfetmeme ve deneyimlememe fırsatı verdi. Son altı aydır Art of Hosting (Ağırlama Sanatı) prensiplerine dayanan işbirlikçi süreçleri kullanarak, “Women&Power Leadership Forum” için ortaklaşa tasarım ve ev sahipliği yapıyorum. Bu süreç, işbirlikçi liderliği anlamamı ve keşfetmemi sağladığı için yürekten müteşekkir olduğum Art of Hosting konusunda deneyimli Kathy Jourdian ile birlikte hepimize, işbirliği yapmanın ne demek olduğunu ve bu yaklaşımı geliştirmek için nelere ihtiyaç duyabileceğimizi anlamamızı sağlayacak müthiş bir fırsat verdi.
Konsensus kararı derken?
İşbirlikçi çalışma hakkında uydurduğum en büyük inançlardan biri, bir grup insanın fikir birliği ile aldığı kararın zorlayıcı olacağıydı; eğer karara karşı gelen biri varsa, ileriye gidemezsin. Bir grup insandan herhangi bir konuda hemfikir olmayı istemenin ne kadar zor olduğunu düşündüğünüzde bu çok ayrıntılı ve neredeyse imkansız bir görev gibi görünüyordu. Sadece Occupy Hareketi ile olanlara bir bakın, oy birliği ile verilen karar, özellikle ölçeklenebilirlik hakkında konuşurken işe yaramaz.
Ancak sonra, nihai kararın alınmasının, karar alma sürecindeki kadar önemli olmadığını keşfettim. Ekip üyelerinin fikirlerini açık ve dürüst bir diyalog yoluyla dile getirebilmeli ve herkesin sorunu birlikte keşfetme fırsatı da olmalıydı. Bu süreç, işbirlikçi karar vermenin ayrılmaz bir parçası. (Bu terim bir oksimoron gibi gözükse bile!) Bunu birkaç kez denediğinizde, başka konseptleri ve örüntüleri fark edersiniz ve ortak algılamalar yoluyla bir çözüm veya karar ortaya çıkar. Beklendiği gibi, çözüm ya da fikir çoğu zaman bir insanın kendi başına bulabildiğinden daha iyidir!
Kendine dönmek mi, dışarıya yönelmek mi?
İşbirliği ile ilgili sahip olduğum bir başka varsayım da, güçlü bir vizyonun işbirliğine ilham verecek kadar yeterli olduğu varsayımıydı. Ancak anlaşıldı ki, bu her zaman yeterli değildi. Liderler olarak, lider olmanın her şeyi yapmak anlamına geldiğini varsayıyoruz. Birçoğumuz için başarısızlık ve utanma korkusu bizi kontrol duygusuna bağımlı kılıyor. Yapmamız gerekenden daha fazlasını üstleniyoruz, parmak uçlarımızda yürüyoruz ve her küçük şeyi ‘yönetmeye’ çalışıyoruz. Haliyle, “tamam, hallediyorum” mesajı da veriyoruz.
Kadınların yaptığı hatalardan biri de bu: Kaldırabileceğimizden daha fazlasını üstleniyoruz ve birçok işi birden yapabileceğimizi, değerimizi kanıtlamak istiyoruz. Bu yüzden tüm yükü alıyor ve kimsenin buraya girmesine izin vermiyoruz. İşte ‘kendine dönmek’ yaklaşımının etkisini yitirdiği yer tam da burası. Bunu yapmayı bırakıp, liderler olarak dışarıya da yöneldiğimizde, yani çalışanlarımızı da sürece dahil ettiğimizde, onlara da kendilerine dönme ve kendilerini gerçekleştirme fırsatı vermiş oluyoruz. Aynı zamanda çalışanlar görevlerin sorumluluğunu daha iyi üstleniyor, adımlar atıyor ve en iyi fikirlerini kullanarak, sürece daha fazla katkıda bulunabiliyorlar.
Mükemmeliyetçiler ve benim gibi kontrol düşkünleri için üstesinden gelinmesi gereken en büyük zorluklardan biri bu olabilir. Bırakabilmeyi ve başkalarına güvenmeyi öğrenmek, dehanın parlayacağı bir alan açmak için çok önemli! Dengeyi bulduğumuzda, işbirliği yaklaşımının bir sanat formu haline geldiği yere ulaşırız.
Bir GÜÇ olarak SAVUNMASIZLIK
Öğrendiğim en önemli şey, işbirliği yapılan süreçlerde savunmasızlığın aslında ne kadar önemli olduğunu anlamak oldu. İş ahlakımızla ilgili her şeyi yanlış anlamışız! Savunmasız olmanın zayıflık olduğuna inanmışız. Yetersiz görülme korkumuzla yüzleşmiyoruz. Kendi değerimizi kanıtlama ihtiyacı ile utanma korkusu kafa kafaya çarpışıyor!
Liderlik yolculuğumda tekrar tekrar karşıma çıkan şey şu oldu; savunmasız olmayı seçtiğimde, ne kadar zayıf görülebileceğimi düşünmeden gerçek duygularımı ifade etmek, geribildirimleri üzerime alınmadan gerçekten dinleyebildiğimde, bu hareketler ölçülemeyecek kadar güçlü hareketlere dönüşüyorlar. Bu aslında herkesin sahip olduğu gizli bir süper güç, ancak herkesin bunu ortaya çıkarmaya cesareti yok. Başarısız olmak, hatalarınızdan ders almak ve başarısızlıkla beraber gelecek olan utancı riske edebilmek için irade gerekir. Ancak bu yaklaşımın ödülü boldur.
Herhangi bir ilişkide veya grup sürecinde güven oluşturmanın en hızlı yolu bu. Savunmasız olmayı göze almak, başkalarının da duygularını açıkça paylaşabileceği, fikirlerin ve çözümlerin teşvik edildiğini hissedebileceği bir ortam yaratır. Sadece insan olmamıza izin verir ve hepimizin bu işte birlikte olduğumuzu fark ettirir. Kalplerimizi açar ve bize bunun sonuçta bir sonraki büyük fikirle ilgili olmadığını hatırlatır.
Şükran
Bazı muhteşem kadınlar olmasaydı, bu öğrenme sürecinde bulunma şansım olmazdı. Çok tutkulu olduğum bir fikir için zamanlarını ve enerjilerini bu kadar gönüllerinden gelerek ortaya koyan kadınlarla işbirliği içinde çalışma deneyimim beni gerçekten şaşkına çevirdi. Zaman zaman zorlayıcı olsa da, onlar beni her zaman en yüksek potansiyelime bağlı tuttular, dürüst geri bildirimlerde bulundular, beni savundular ve bana inandılar. Bazen en iyi öğrenme, başkaları kendi gerçeklerini dile getirecek kadar cesaretli olduğunda gelir. Bunu destekleme kapasitesine sahip kadınlarla çalışma fırsatı bulduğum için minnettarım. Şükran duymak, doğası gereği rekabetçi olan işler için her şeyi bambaşka hale getirir.
Sonuç
Bu işbirliği sürecinin sonunda işe yarayıp yaramayacağını merak ediyor olabilirsiniz. Hala çalışmalarımızın ortalarındayız, ancak rahatlıkla söyleyebilirim ki bir şekilde biletleri neredeyse tükenmek üzere olan ilk etkinliğimizi başarıyla yarattığımızı biliyoruz. Silikon Vadisi’nde söylentiler dolaşmaya başladı ve uzaklardan bize destek olmak isteyenler var. Ev sahibi olarak, o gün katılacak olan her kuşaktan kadın liderler için derin bir diyalog gününe ev sahipliği yaparken, bu süreçleri etkinliğimizde uygulamaya devam edeceğiz. Sonuçlara bağlı değiliz. Bununla birlikte, bildiğimiz en önemli şey, katılımcılarımızın işbirlikçi süreç ve liderlik deneyimi yaşayarak buradan ayrılacak olmalarıdır. Ve bu tek başına bir sanat eseri olacak.
Monique Tallon
♦