Ana SayfaDİŞİTAL SESLERGüzelim, Güzelsin, Güzel

Güzelim, Güzelsin, Güzel

Dijital Topuklar 2018’de Arzum Onan’ı ‘Hepimizin Elinde’ panelinde izlerken bir an ‘Bu kadar güzel olmak nasıldır acaba?’ sorusu geçti aklımdan. Arzum Onan’ın anlattıkları çok kıymetliydi elbette ve hayatını dış görünüşüne yaslanarak yaşayan bir kadın değil asla ama yine de onu ilk defa canlı gören birisi için güzelliğinden etkilenmemek imkânsız. Bir çift babet, bir etek ve bir kazak sadeliğinde ama gözlerinizi alamayacağınız kadar güzel ve bu kadar güzel olmak onun için o kadar normal ki, balığın suda yaşaması gibi hiç yadırgamadan yaşıyor bununla. Tamam, hepimiz ara sıra kendimizi güzel hissederiz, eşin dostun da gazıyla giydiğimiz bir elbisenin şahane durduğuna inanırız, aynada kendimizi beğenerek evden çıktığımızda günümüz iyi geçer ama bir de göreceli olmayan ve kimse tarafından inkâr edilemeyecek kadar güzel olmak denen bir mevzu var ki o çok fazla insanda yok doğal olarak.

Bu kadar güzel olmanın nasıl bir his olduğunu tek merak eden ben olmasam gerek ki tam da bu mevzuu anlatan bir film izledim geçenlerde. Amy Schumer’in 2018 yapımı I Feel Pretty (ülkemizde Acayip Güzelim adıyla gösterildi ama orijinal başlığı tam da anlatmıyor sanki) adlı filmi, bir gün olsun çok güzel, kendi deyimiyle ‘inkâr edilemez şekilde güzel’ olmanın nasıl hissettirdiğini yaşamak isteyen bir kadının hikâyesini anlatan ve bir sinema şaheseri olmasa da her yaştan kadının illa ki izlemesini umacağım bir film. Filmin sonunu ilk sahnesinden bile anlamak gayet kolay olduğundan ipucu verme endişesi taşımadan birkaç cümle ile bahsetmek isterim konusundan. Çok güzel olmanın hayallerini kuran kahramanımız bir gün bir kaza sonucu gerçekten çok güzel olduğuna inanıyor (tabii aslında hiç değişmiyor ve hem biz hem de etrafındakiler onu olduğu gibi görmeye devam ediyoruz)  ve sonrasında olaylar hızla gelişiyor, o güne kadar hayal ettiği ama yeterince güzel olmadığı için başına geleceğine ihtimal bile vermediği ne varsa hepsi gerçek oluyor.

Filmi izlerken de film bittikten sonra da düşünmekten kendimi alamadım. En özgüvenli, en kendiyle barışık kadınlar bile kendilerini yeteri kadar güzel bulmadıkları için zaman zaman kötü hissetmiyorlar mı gerçekten? En hayran olduğumuz, sevmeye doyamadığımız kadınların bile estetik yaptırdığını, kilo vermek için ne kadar çok uğraştıklarını (sağlık sebebiyle olanları saymıyorum elbette), genç kalmak için çok yorucu bir çaba harcadıklarını görmüyor muyuz? ‘Olduğu haliyle ne kadar güzel aslında’ diye geçiriyoruz içimizden, kendini bizim gözümüzden göremiyor diye dertleniyoruz. Peki, biz kendimizi kimin gözünden görüyoruz? Başka bir kadının kendini beğenmemesine üzülürken kendimizle ilgili ne yapıyoruz? O ne kadar güzelse belki biz de o kadar güzeliz, neden bunu hiç düşünmüyoruz?

Kadınlara sürekli birtakım güzellik standartları dayatan bir dünyada yaşadığımız yetmezmiş gibi, bir de bilerek ya da bilmeyerek kendi kendimize limitler koyuyoruz. Belki tam bize göre bir işe ‘Aman beni beğenmezler, oradakiler çok havalı’ diye başvurmuyoruz ve belki de aslında işe alınacağız, çok hoşlandığımız birine ilk mesajı atmıyoruz çünkü ‘O hoo onun etrafında ne kızlar vardır’ ve belki de aslında yok. Belki bütün gün kendimizi yiyip bitirmemize sebep olan saçımızdaki o basık kısmı bizden başka tek kişi bile fark etmedi ve evden çıkamayacak kadar çirkin olduğumuza emin olduğumuzda gittiğimiz o toplantıda ‘İyi ki geldi’ dediler bize. En yakın arkadaşımız ne giyerse giysin ya da saçını ne renge boyarsa boyasın çirkin olduğunu düşünmeyiz ve onunlayken çok mutlu oluruz çünkü o en yakın arkadaşımızdır ya hani, ‘Beni işe almadılar çünkü çok çirkinim’ dese ‘Saçmalama’ deriz misal, bunu biraz da kendimize yapsak diyorum, ne güzel olur, ne güzel oluruz.

 

 

2 YORUMLAR

  1. güzel olarak bahsetmeye calistigim sey tam da bu aslinda, insanın oldguu gibi olma ve bununla da problemi olmama hakkı. ‘kabul gormek’ kelimesine bile gerek yok bence .

zeynep için bir cevap yazın İptal

Please enter your comment!
Please enter your name here

Must Read