Ana SayfaDİŞİTAL SESLERHayat zor musun, kadına mı zorsun?

Hayat zor musun, kadına mı zorsun?

Hayat, ne zorsun bazen.

Ama sanırım eskiden pek de öyle değildi. Şöyle ki; anlatayım.

Bir kadın olmanın çok da zor olmadığını düşündüm 22 yaşımda.

Neden zor olsundu ki? Hayat eşitti, adildi, herkese olanca güzelliğiyle davranırdı. Üniversiteden yeni mezun olmuştum, o dönemin verdiği hoyratlıkla belki de bilemiyordum tam olarak ne yapacağımı, bir kaç fikir gibi düşünce vardı kafamda. Dışarıya çıkıp prezantabl görünecek birkaç kıyafet alıp, özgeçmişimi de güncelledim mi tamamdı. Her yere başvurup istediğim bir tanesine kabul edilirdim zaten. Nitekim yaptım her şeyi; giydim takımları, özgeçmiş elimde gittim birkaç yere. Gerçekten de iyi gidiyordu görüşmeler. Yeni mezundum, enerjim tavandı, henüz İK sorularından sıkılmamıştım ve aksi gibi pek çoğunu bilmiyordum. Mesela, “zorluklarla nasıl başa çıktığımı” veya “kendimi üç kelimeyle tanımlamayı!”

Almıştım bir işi, tamamdı. Buradan sonrası ohhh, rahattı.

Bir kadın olmanın çok da zor olmayacağını sandım 24’ümde.

İşte mutsuzluklar, “başka şeyler yapmalıyımlar” başladı. Bir eğitime katılmaya karar verdim, ardından da başka bir işe geçmeye.

Diğer işte yöneticim kadın olmasına rağmen her şey o kadar da kolay olmadı.

Bir kadın olmanın çok da zor olmayacağını biliyordum 25’imde.

Başka bir işe geçmiştim, benim pozisyonumda daha önce çalışan hiç kadın olmamıştı, yöneticim şahane bir adamdı. İşi öğreniyordum ve her şey iyiydi. Kadın olmanın bundan sonra çok da zor olmadığını düşündüm hep hayatta, insanlar abartıyordu. Toplum tatavasıydı.

Sonra en korktuğum, aslında genelde uzak durduğum ama bir yandan da biyolojik saatimin tik tak etmeye başladığı evliliğin yaklaştığını hissettim ve evlendim. Şehir değiştirmek ve doğal yoldan iş değiştirmek zorunda kalmam bir kadın olarak gereklilik miydi diye düşündüm uzun süre. Bazen kadın olarak “biraz alttan almak gerektiğini” öğrenmeye çalıştım o sıra. Taşındığımız şehirde bambaşka bir sektörden komple kadınların çalıştığı bir yerden bir teklif geldi. Daha önce yapmadığım bir işti ve kadındım, pekala yapabilirdim.

“Vayy be, her şey o kadar da zor olmayacak galiba” diye düşündüm 27 yaşımda.

Baksana, hayat sundukça sunuyor sanki her şeyi önüme. O şehirde asıl istediğim başka bir iş vardı ve biraz gecikmeyle onu beklerken kadınlarla bir arada çalışmaya devam ettim, stresten eriyerek. Kadındım ama kadınların çalıştığı bu yerde yapamıyordum. Tüm çalışanların kadın olması mıydı bu kadar zor yapan işi yoksa bilmediğim bir iş kolu olduğundan mı, hala bilmiyorum!

Diğer istediğim işin görüşmelerine çağrıldım ve işi aldım. Ama daha görüşmelerde bir kadın olduğum için haliyle “hemen çocuk yapmamamın” iyi olacağı önemle belirtildi. Zaten niyetim yoktu, hem de bir süre çalışırdım. Ben işe başlayınca ofisteki diğer arkadaş doğum iznine ayrıldı, bir yıl da gelmedi. Ben epey çalıştım o dönem hırsla. Öğreniyordum her şeyi akışla ilgili, artık sırtlayabilirdim pek çok görevi.

Diğer arkadaş dönünce izinden baktım ki bir değişiklik yok işte, kendimi de hazır hissediyorum nasılsa, bir çocuk yapalım diye düşündük eşimle. Doğum izni zamanı geldi çattı, çıktım izne, bebeğim büyüdü ve döndüm işimin başına. Bir tatsızlık var belli de, anlayamıyorum ne olduğunu. Kendi lohusalığıma, kadın dürtülerime, kayınvalide sorunlarına falan veriyorum. Ben öyle düşünüyorumdur diyorum, kurmacadır zihnimdekiler. Aradan iki ay geçiyor, diyorlar ki “seni işten çıkarmamız gerekiyor.” Anlam veremiyorum nedenine; “bir nedeni yok” diyorlar, “uzun süre şirkette olmadığından üst yönetim öyle uygun gördü” diye de ekliyorlar.

Tam 30’umda kadın olmanın ne zor olduğunu anladım bu hayatta. Ofiste diğer kadınla zaten bir dünya problem var, beni bir böcek gibi ezmediği kalmış; bir de üstüne işten çıkarılma. Bir kadın olarak, insan olarak hazmedemiyorum uzun sürece, sütüm de kesiliyor, saçlarıma da kıran geliyor.

Evde bebekle olmak bir yandan şahane, bir yandan çok kadınsı. Sabah kalk, kahvaltı, öğlen maması, akşamüstü ara öğünü, akşam maması, uykusu, altı, üstü!

Anlıyorum ki 31’imde, bugüne kadar zor gelmeyen kadınlık, aslında hiç de kadınsı davranmadığımdanmış. Yani üstümde öyle bir baskı varmış ki toplumda kabul görmek üzere, ceketimle ve beyaz gömleğimle sert konuşursam bu dünya bana işlemez gibi geliyormuş.

Bebeğimin büyümesini izlemek şahane bir duygu evet ama diğer kadınlık görevleri? Aile birliğine müdahale etmiş bir kayınvalide yönetimi? Koca ve annesi arasında kalma durumundan sıyrılma yöntemleri? Bunlar hiç bilmediğim konular.

Bir yandan işsizlik, bir yandan tüm gün bebek bakımı, konuşan insanlar, sarsılmış psikoloji, yakın gördüğün arkadaşının senin başvurduğun işe gizliden başvurarak en son gün işe başlayacağını açıklaması. Bu işe başlayan erkek arkadaşın da küçük bir bebeği vardı ancak tahmin ediyorum ki ona görüşmede sadece “allah bağışlasın” demişlerdir bol tebessümle. Benim gittiğim tüm görüşmelerde ise “hımm, bebeğiniz de küçükmüş, biz sizi arayalım…”

Velhasıl, 31’imde pek çok şeyi başarmış, içi huzur dolu, ailesini kurmuş bir kadın olacağımı düşünmüştüm. Ancak henüz keşfettiğim pek çok şey oldu hayatımda ve olmaya da devam ediyor. Toplumun kadına bakışını, aslında evlilikten ve çocuktan bunca yıl kaçışımı, iş yerlerimdeki bugüne kadar duruşumu ve şimdiden sonra ise öyle duramayışımı, ne yapacağımı bilemeyişimi, hala işsiz oluşumu, artık büyük sorumluluklar istemeyişimi  ve kadın olarak kendimi keşfe çıkışımı yeni yeni öğreniyorum.

Hoşgeldin kodlanmış hayatın çıktıları, sandığımız düzenin olmaması ve bizi tepetaklak etmesi! Sana da hoşgeldin!!

 

Önceki İçerikÖteki
Sonraki İçerikFenomen filtresi ayağınıza geldi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Must Read