Geçtiğimiz haftalarda yapılan Miss Turkey 2018 güzellik yarışması öncesi Hürriyet gazetesi yazarı ve aynı zamanda yarışmanın jüri üyelerinden biri olan Cengiz Semercioğlu, yarışmacıları tanıtmak amacıyla kampı ziyaret etmiş ve tabii bu arada da onların genel kültür seviyelerini ölçmek için birkaç soru sormuş. Sorular ‘Orhan Pamuk’u tanıyor musun?’, ‘Türkiye’nin sınır komşuları hangi ülkelerdir?’, ‘Cumhuriyet kaç yılında kuruldu?’ gibi normal şartlarda hemen herkesin rahatlıkla cevap verebileceği sorular ama işte ya heyecandan ya da gerçekten bilmediklerinden bu sorulara cevap veremeyenler olmuş aralarında. Olamaz mı? Olabilir. Ama bu anlayışı ancak söz konusu güzel bir kadın olmadığında gösterebiliriz.
Cengiz Semercioğlu’nun güzellik yarışması katılımcılarına yaptığı bu mini bilgi yarışması ne ilk ne son aslında, zira güzel bir kadının aynı zamanda zeki ve bilgili olmasının imkânsızlığını ispatlamaya ant içmiş bir dünyada yaşıyoruz. Güzellik yarışmalarını manalı bulan birisi değilim ama isminden de çok net anlaşılacağı gibi buraya katılan bir kadının temel iddiası güzel olması, bunun dışında hiçbir şey değil. Miss Turkey 2018 özelinde konuşmak gerekirse, bu gencecik kadınların hepsi eğitimini sürdürüyor bu arada, birkaç yabancı dil biliyorlar ve gayet aklı başında konuşuyorlar. Bir güzellik yarışmasına katılmak için bunu yapmak zorundalar mı peki? Değiller. Yine de güzel bir kadının aynı zamanda kafasının da çalışabileceğine inanmamız için bize bu yetiyor mu? Yetmiyor. İlla Cumhuriyet’in ilan edildiği tarihi bilemesin de gülelim, Orhan Pamuk’u tanımasın da eğlenelim istiyoruz. O röportajı okuyanların da bir kısmı Orhan Pamuk’u tanımıyor belki ama ne gam, onlar genç ve güzel kadınlar olarak çıkmamışlar karşımıza, onların zayıf bir noktasını aramamıza gerek yok. Hiçbir erkek model seçme yarışmasında veya çok yakışıklı bir erkeğin karşısında ona Türkiye’nin sınır komşularını soran birini görmediğimi ise eklemeye gerek bile duymuyorum.
Güzelse aklına, akıllıysa güzelliğine, iyi bir iş kadınıysa anneliğine, evde çocuk bakıyorsa profesyonel işler de yapabileceğine, arada ağlıyorsa aslında çok güçlü olabileceğine, hep güçlü görünüyorsa aslında ne kadar duygusallaşabileceğine bir türlü inanmadığımız, sınıflandıra sınıflandıra bitiremediğimiz bu kadınlar değiştirecek elbette bir şeyleri. Tıkır tıkır topuklu ayakkabılarının üstünde süslü püslü kıyafetleriyle de anlatacaklar kendilerini en ciddi ortamlarda, sıfır makyaj ayakta lastiklerle girdikleri bir toplantıda da savunacaklar inandıkları ne varsa; olması gerektiği gibi davrandıkları için takdir beklemeyen ve tam da bu yüzden sevdikleri, sayısının artmasını diledikleri erkeklerle birlikte elbette. Ve tabii ki ‘dünyayı güzellik kurtaracak’, yarışması olsa da olmasa da.
♦
cok tesekkurler 🙂