Ben Aslı Kocaeli.
Nam-ı diğer @annenin.icsesi.
10 yıl boyunca muhtelif ajanslarda reklam yazarlığı yaptım. Yazarlığa başladığımdan beri dijital dünyaya ve sosyal medyaya karşı içimde önlenemez bir sempati vardı. Felsefe okurken kimsenin sevmediği mantık dersi nasıl favorimse, kreatifler arasında çok rağbet görmeyen banner’lar, Facebook reklamları, Instagram kurguları benim oyun alanlarım oldu. Reklamın mecrasını düşünüp fikir bulmayı değil, fikrin kendi mecrasını bulmasını hep daha çok sevdim. Şansıma çalıştığım yerler de, 360 derece reklamcılığın değerini bilen ve bu konuda beni cesaretlendiren ajanslar oldu; Rafineri, McCann Istanbul, son ajansım olarak da TBWA Istanbul.
Peki her yeni brief’te heyecanlandığım, gece uykularımdan kendimi “aklıma fikir geldi” diye uyandırdığım işimden beni ne uzaklaştırabilirdi? Anne olmak !
Reklam ajanslarının çalışma saatleri, özellikle kreatiflerden beklediği enerji ile bebek için harcamam gereken enerjiyi zihnen ve bedenen yettiremedim. Bu yüzden de işe dönmedim. Bebeğim iki yaşına gelene kadar hep yanında oldum. Ancak 2 seneden sonra, iç sesim başladı söylenmeye: “bir şeyler yapmalısın, yaratıcılığın köreliyor, zihnini çalıştır, kendini geliştir…” Ve bir gün “Instagram’da annelere kendini iyi hissettirecek eğlenceli hesaplar çok yok, neden ben yazmıyorum” dedim. Beni ara ara bunaltan, ara ara dersler veren, ara ara da espriler yapan anne iç sesimi yazmaya karar verdim. Ne şanslıyım ki pek çok annede de benzer iç sesler varmış. Bizim sayfada yaşadıklarımızı paylaşmak, arada dertlenmek, arada gülmek, arada eşleri çekiştirmek hepimize iyi geliyormuş. Reklamcıyken ödül alan projelerim oldu ama benim içimi dolduran gerçek ödül “annelere kendini iyi hissettirmek” oldu.
Şimdi biraz dijital topuklarımı giyip, Instagram’da gözlemlediğim reklamcılık ilgili konuşmak isterim.
Hatta bunu bir markam olsa Instagram’da nasıl davranırım üzerinden anlatmak istiyorum.
Özellikle markam anneleri hedefleyen bir markaysa…
1- Kendi hesabımı kendim şekillendiririm.
İçeriklerimi kendim yazmıyor olsam da, markamın sosyal medya ruhuna uyum sağlayacak yönlerini belirlerim.
İçeriklerin konusunu ve gidiş yolunu kendim seçerim.
2- Takipçilerimle ortak yanlarımızı ararım.
Kendim bir dünya yaratıp anlaşılmayı beklemektense, onların dünyasının içinde kendime yer bulmaya çalışırım.
Onları anladığımı gösteririm.
3- Takipçilerimin yorumlarını okurum.
Takipçilerimin markamla ilgili her türlü geri dönüşünün değerini bilirim.
Onları bu yorumlar üzerinden tanımaya çalışırım.
4- Reklam verdiğim Influencer’ların hesaplarını dikkatlice incelerim.
Ortaklık yaptığım Influencer’ın da benim reklam yüzüm olduğunu bilirim.
Bu yüzden kendi Influencer seçimimi başkasına bırakmayıp mutlaka kendim yaparım.
5- Verdiğim reklamı -miş gibi- yapmak yerine sahiplenirim.
“Reklam değilmiş” gibi yapmak zorunda olmayacağım kaliteli kurgular ve işbirlikleri yaparım.
İlgili yazı: Etki Liderlerinin Etik Kuralları
6- Yaptığım projelerin sonunda, beni takip etmeyi seçmiş kullanıcılara dolu dolu bir sayfa sunarım.
Takipçimin sayfama gelecek kadar dikkatini çekebildiysem, ona baktığında takip etmek için nedenler sunabileceğim bir sayfa yaratmış olmak isterim.
7- Daha fazla kişinin reklamımı görmesine takılmaktansa, anlayacak kişilerin görmesini hedeflerim.
Önemli olanın kaç kişinin gördüğü yani nicelik değil, nitelik olduğunu bilirim.
Hedef kitlemle uyumlu Influencer’larla işbirliği yaparım.
8- Çekiliş kampanyası yapmaktan uzak dururum.
Sadece çekiliş zamanı zorunlu takip edilip, sonrasında takipten çıkarılan bir marka olmak istemem. Takipçilerime vereceğim hediyeleri onların da dahil olmak isteyecekleri yaratıcı kurgularla sunarım.
9- Hiçbir içeriğimi sadece içerik paylaşmak için paylaşmam.
“Bir şey paylaşalım da boş geçmeyelim” mantığına girmem. İçeriği paylaşmak için paylaşmaktansa, paylaşmamayı tercih ederim.
10- Gündemi öndeki arabayı takip eder gibi takip ederim.
Gündemle ilgili neyi kullanmam gerektiğini de un gibi elerim. Kendime en uygun fırsatı bulmaya çalışırım. Gündem olan her şeyde konuşmak zorunda olmadığımı da bilirim.
Instagram çok “çoklu” bir mecra. Çok rakip, çok içerik, çok Influencer, çok hız… Doğru zamanda, doğru kişilerle, doğru yerde reklamını yapmak çok önemli. Tüm bunların yanında ana hedef mutlaka farklılaşma, farklı bakış açıları geliştirme, ezber bozabilme, kendini ayrıştırabilme olmalı. Gündemi görebilmek, gündeme ayak uydurabilmek, hatta bazen gündemi belirleyebilmek…
İşte ben markamı Instagram’da tam da bu şekilde konumlandırırdım. Geri dönüşlerin ölçülebilir olduğu, iyi içeriğin tüm karışık algoritmalara rağmen bir şekilde yerini bulduğu, herkesin olduğu ve herkesin çok vakit geçirdiği Instagram’ın hakkını verirdim. Projelerimin ve içeriklerimin kalitesini mutlaka yükseltirdim.
Şimdi ise içeride öğle uykusundan uyanmış bir minnoş var.
Gidip ona kendini iyi hissettirme vaktim geldi.
Bebek tam uyandığımda yazım bitmiş oldu.
Bugün kendimi şanslı hissediyorum <3
♦